İnsanlığın henüz
aşılamamış en güçlü düşünce sistemini kuşkusuz Marx ve Engels geliştirdi.
Doğu’dan ve Batı’dan birçok öncülü bulunuyor onların elbette; zaten bir insan
ömrü içinde herhangi bir felsefe sıfırdan başlayıp üretilebilir mi?
Böylesine
kapsamlı, böylesine bütünlüklü bir felsefe içinde bile, aklınıza yatmayan bazı
sözlerle karşılaşabilirsiniz. Ama en bilinen, hatta o dünya görüşünü iyi yansıttığı
düşünülerek en fazla kullanılan sözlerden biri aklınıza tam yatmıyorsa…
İşçilerin
zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyleri olmadığını belirten o söz, kafanızı
kurcalamaz mı sizin de? Evet, 50 yıl veya 100 yıl öncesine kadar buzdolabı
gibi, bulaşık makinası gibi konfor araçları yoktu emekçilerin. Bugün de
ürettiklerinin ancak çok küçük bir kısmını kendileri için kullanabiliyorlar.
Emekçinin yarattığı değerin başka bir küçük kısmı da toplumsal giderler, sosyal
güvenceler için kullanılıyor. Önemli bir kısmı ise üretim araçları sahiplerinin
kontrolünde sermayeye dönüşüyor. Hatta ortak toplumsal harcamalar da onları
üretenlerin kontrolünde değil. Ama işçilerin kaybedecek bir şeyleri var.
Otomobilleri, tasarruf hesapları, konutları, hatta kiraya verdikleri konutları
veya gelir getiren ufak tefek yatırımları olduğu bir gerçek.
Belki “bu sahip
olunan metalar ve bağımlılıklardır asıl zincir” diyerek konuyu
derinleştirebiliriz. Ama bu yorumun o sözle ilişkilendirilmesi biraz zorlama
olur.
E, Marx ve Engels’le
ilgilenen bir kişi olduğunuza göre, aklınızdaki şüpheleri yok saymak,
geçiştirmek gibi tercihiniz de olamaz. Üstelik Manifesto’da geçen bir söz o.
Belki bu
“ayrıntıyı” düşünmeyi erteleyerek, yıllarca kafanızda yük gibi taşırsınız. Ta
ki, Erkin Özalp’in konuyu açıklayan önemli yazısını(*) okuyana kadar.
Kaydedersiniz yazıyı. Zaman zaman sözünü etmek, ulaşabildiğiniz okurların
dikkatini çekmek için saklarsınız.
Dünya çapında
birçok kişide yanılgıya neden olan bu “ifadenin” bir çeviri hatası olduğunu
belirtiyor Özalp. Bu şaşırtıcı durumun, sadece Türkçe değil, İngilizce çevirilerde
de ortaya çıktığına dikkat çekiyor.
Almanca özgün
metindeki “in ihr” sözcükleri atlanmış. İn ihr; “onda”, “onun içinde” anlamına
geliyor. Bu metinde “komünist devrimde” anlamında kullanılmış. Marx ve
Engels’in sözünün aslı ile ilgili Özalp’ın verdiği bilgi şöyle:
“… proleterlerin
ellerinde kaybedebilecekleri hiçbir şeyin bulunmadığı iddia edilmiyor. Sadece,
‘komünist devrim’ gerçekleştiğinde kaybedecekleri tek şeyin zincirleri olacağı
söyleniyor:
‘Proleterlerin,
bu devrimde, zincirlerinden başka kaybedecekleri hiçbir şey yok.’…”
Yani o ünlü
metinde, dünya işçilerine “birleşin” diye yapılan çağrı, “Nasılsa kaybedecek
bir şeyiniz yok, bir de komünizmi deneyin” gibi bir mantığa dayanmıyor. “Az
veya çok sahip olduklarınızın yanı sıra yaşamınızı köleliğe dönüştüren birer
zinciriniz de var; işte ondan başka bir şey kaybetmeyeceksiniz.” anlamına
geliyor.
Bezirganlar
elbette korkacak devrimden. Kaybedecekleri bir dünyaları var; iktidarları,
haksız kazançları.
Emekçiler
açısından ise, beyaz eşyalara veya bazı sosyal güvencelere sahip olup olmamak
değil, belirleyici olan. Kazanacakları bir dünya var. Başka türlü bir dünya! Yeni bir insan, yeni
bir yaşam fırsatı!
SÖMÜRÜ, BİLİNÇ,
VİCDAN
İnsanın en soylu
niteliği, kuşkusuz, başkaldıran bir canlı olması. Ama bu en kadim insanlık halinin
ortaya çıkması, sadece belli bir düzeyin üzerinde sömürülmekle açıklanabilir
mi? Daha önemlisi, ezici koşullar ille bir başkaldırı mı ortaya çıkarır? Tersine,
ezici koşullar altında bireyselliklerini yitirip kitleler halinde aidiyet ve
benzeri gereksinimlerini karşılamaya yönelen insanların, nasıl da faşizmin
enerji deposuna dönüştükleri biliniyor. Sadece geçen yüzyıldaki korkunç faşizm
deneyimi bile bunu kanıtlıyor. Yoksulluklar ve kıtlıklar dikkate alınmadan
örneğin Hitler’in yükselişi açıklanabilir mi?
Wilhelm Reich’ın
önemli kitabı Faşizmin Kitle Ruhu Anlayışı’nda ve başka birçok çalışmada bu
konu inceleniyor. Ezilen insanların, doğru tavır almadıklarında, onurlu
davranmadıklarında, sömürünün insanları insanlıktan çıkardığı anlatılıyor. Ortada
vicdan ve bilinç yoksa sömürünün yarattığı tepki neden “insani” olsun?
Erkin Özalp’ın
açıkladığı bu düzeltme sonucunda, işçiler ve zincirleriyle ilgili Marx ve
Engels’in sözü, hem bu büyük devrimcilerin hem de diğer önemli düşünürlerin
külliyatıyla daha uyumlu hale gelmiş oldu.
* Proleterlerin
Zincirleri Üzerine, Erkin Özalp, 9 Şubat 2016, İlerihaber:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder