Ezberler ve Gerçekler - Zafer Köse - Sevdalım Hayat
Ezberler ve Gerçekler - Zafer Köse

Ezberler ve Gerçekler - Zafer Köse

Paylaş
Her gün aynı kaldırımda yürüyüp aynı servis aracına biniyor, aynı fabrikaya gidip aynı işleri yapıyormuşum ya, o nedenle en basit gerçekleri bile göremiyormuşum. Öyle dedi yazar arkadaşım. Karşı duvardaki kitaplığımı işaret ederek ara sıra okuyorum, diye itiraz ettim. Güldü. Onlar da birbirinin aynısı kitaplarmış. Popüler kitaplarmış hepsi, hazır duygulardan beslenmek için kullanılan ezberlenmiş sözlermiş. Hele kişisel gelişim türünde olanlara bakarken yüzündeki gülümseme de kayboldu.

Kızdım biraz. Asıl senin dünyadan haberin yok, diye çıkıştım. Hayat kitaplardan öğrenilmez, çık da biraz sokaklarda dolaş, dedim. Pencereden dışarı uzunca baktı. Geç oldu deyip kalktı.

Ertesi gün servis durağında gördüm onu. Birkaç saat sonra da fabrikada gözüme ilişti. Bakım bölümünün çay saatinde, işçilerin arasında oturuyordu. Kalktı, çarşıya gidiyorum, deyip çıktı.

Akşam kapıdan uğradı, içeriye girmedi. Bir kağıt uzattı. Biraz not aldım, sonra daha uzun konuşuruz, dedi. Notlarının başlığı, Ezberler ve Gerçekler:

“İnsan önce öğrenir sonra uygular.”

Oysa uygulamak bir öğrenme yoludur. Öğrenmenin son aşaması değil, en başından itibaren ayrılmaz bir bileşenidir.


“Rekabet iyi olanı ortaya çıkarır.”


Oysa rekabet çoğu zaman emek israfına, uzun süreçte ise yozlaşmaya neden olur. Mücadeleci kişiliklerin değil, hırslı kişiliklerin tercihidir rekabet. Hırslı insan, değişmez kabul ettiği koşullara uyum sağlayarak basamakları çıkma derdindedir. Koşullarla derdi olanlar ise mücadelecidir. Bir şey yapmak için mücadele edilir, bir şey olmak içinse hırsla rekabet büyütülür. Rekabet, verimsiz toplantıların, hileli tartışmaların temel nedenidir. Dayanışma ile başarılabilecek işlere ve ulaşılabilecek sonuçlara, rekabet ile yaklaşılamaz bile.

“Bütün savaşlar kötüdür. Şiddetin her türlüsü kötüdür.”

Oysa insanın onuruna, varlığına, sevdiklerine yönelik bir saldırı karşısında boyun eğmesi kabul edilemez. Her durumda kötü olan, şiddet değil, zorbalıktır. Ezbere konuşmadığı sırada, hemen herkes farkındadır ki, uğruna savaşılacak değerler var bu hayatta. Kurtuluş Savaşı var. Deniz Gezmiş var, Mahir, Che, yalnız bırakamayacağımız dostlarımız var.

“Kitap okumak faydalıdır”

Oysa hiçbir şey herkes için faydalı olamaz. Hiçbir toplum, fayda-zarar açısından bir bütün olarak görülemez. İtaat etmeyi yücelten bir yönetici için İnce Memed’in daha çok okunması ve anlaşılması faydalı olabilir mi? Veya sorgulayıcı, araştırmacı, özgür düşünceli insanların çoğalmasını isteyen biri, piyasadaki bunca uyutucu kitabı, hani şu “alıp başka dünyalara götüren” türdekileri sevebilir mi? Son 20-30 yıldır milyonlarca nüshayla piyasaya salınan kitaplar tahrip etmeseydi, toplumun hali böyle mi olurdu? Düşünce süreci içermeyen görüşler, yüzeysel duygular, internetteki hız karşısında savunmasız kalan kişilikler nasıl yayılırdı?

“Başkaldırmak için bilinçlenmiş olmak gerekir.”

Oysa başkaldırmak bir insanlık durumudur. Bir kişilik özelliğidir. İlle de belli bir birikim düzeyi gerektirmez. Bilgisi çok nice insan, itaat eder. Başkaldırı, bilgilerin örgütlenmesini, işe yaramasını, sonuçta da bilinçlenmeyi sağlayabilir.

“Kişi kendine en uygun eşi, arkadaşı seçmeli.”

Oysa ne arayan ne de aranan durağan bir varlıktır. İş, akrabalık, her türlü ilişki için, ‘bulmak’ kavramı yerine, ‘üretmek’ kavramı geçerlidir. Bulmak, bulduktan sonra hapsetmeyi, sahip olmayı düşündürtür. Ama üretmek, sürekli bir etkinliktir; birlikte yaşamaktır. “Olduğu gibi kabul etmek” kandırmacasını aşıp, birlikte değişmektir.

“Sermaye üretim için şarttır.”

Oysa önceki üretimler sırasında verilmemiş emek haklarının biriktirilmiş halidir, sermaye. Kâr amaçlı her yatırım, istihdam sağlamak için değil, daha fazla emek payına el koymak için yapılır. “Sermaye şart” sözü, insanların kendisi için çalışıp yaşamasına karşı çıkmanın bir ifadesidir. Halkın, küçük bir kesim için çalışmasını ve sistemin devamını sağlayacak biçimde tüketmesini tercih etmektir. Yüz binlerce yıl grup içinde birbirlerinin gereksinimlerini karşılamak ve dayanışma değerlerine bağlı kalmak sayesinde varlığını sürdürmüş olan insan türünün en önemli özelliğini inkar etmektir. Sermaye felsefesini savunmak, insanlığın yok olmasını onaylamaktır.


“Davranışlar amaca göre değerlendirilir.”


Oysa esas olan yöntemdir. Bir mücadele sonucunda hedefe ulaşılsa bile, amacın kendisi değil, kazanan yöntem yerleşik hale gelir. Hayat bir yoldur. Yolcuyuz, yoldayız!


“Hayat kitaplardan öğrenilmez.”

Oysa bazı kitaplar, insana ömrünü aşan deneyimler sağlar. Bazları!






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder