Her gün aynı kaldırımda yürüyüp aynı servis
aracına biniyor, aynı fabrikaya gidip aynı işleri yapıyormuşum ya, o nedenle en
basit gerçekleri bile göremiyormuşum. Öyle dedi yazar arkadaşım. Karşı
duvardaki kitaplığımı işaret ederek ara sıra okuyorum, diye itiraz ettim.
Güldü. Onlar da birbirinin aynısı kitaplarmış. Popüler kitaplarmış hepsi, hazır
duygulardan beslenmek için kullanılan ezberlenmiş sözlermiş. Hele kişisel
gelişim türünde olanlara bakarken yüzündeki gülümseme de kayboldu.
Kızdım biraz. Asıl senin dünyadan haberin yok,
diye çıkıştım. Hayat kitaplardan öğrenilmez, çık da biraz sokaklarda dolaş,
dedim. Pencereden dışarı uzunca baktı. Geç oldu deyip kalktı.
Ertesi gün servis durağında gördüm onu. Birkaç
saat sonra da fabrikada gözüme ilişti. Bakım bölümünün çay saatinde, işçilerin
arasında oturuyordu. Kalktı, çarşıya gidiyorum, deyip çıktı.
Akşam kapıdan uğradı, içeriye girmedi. Bir kağıt
uzattı. Biraz not aldım, sonra daha uzun konuşuruz, dedi. Notlarının başlığı, Ezberler
ve Gerçekler:
“İnsan önce öğrenir sonra uygular.”
Oysa uygulamak bir öğrenme yoludur. Öğrenmenin
son aşaması değil, en başından itibaren ayrılmaz bir bileşenidir.
“Rekabet
iyi olanı ortaya çıkarır.”
Oysa rekabet çoğu zaman emek israfına, uzun
süreçte ise yozlaşmaya neden olur. Mücadeleci kişiliklerin değil, hırslı
kişiliklerin tercihidir rekabet. Hırslı insan, değişmez kabul ettiği koşullara
uyum sağlayarak basamakları çıkma derdindedir. Koşullarla derdi olanlar ise
mücadelecidir. Bir şey yapmak için mücadele edilir, bir şey olmak içinse hırsla
rekabet büyütülür. Rekabet, verimsiz toplantıların, hileli tartışmaların temel
nedenidir. Dayanışma ile başarılabilecek işlere ve ulaşılabilecek sonuçlara,
rekabet ile yaklaşılamaz bile.
“Bütün savaşlar kötüdür. Şiddetin her
türlüsü kötüdür.”
Oysa insanın onuruna, varlığına, sevdiklerine
yönelik bir saldırı karşısında boyun eğmesi kabul edilemez. Her durumda kötü
olan, şiddet değil, zorbalıktır. Ezbere konuşmadığı sırada, hemen herkes
farkındadır ki, uğruna savaşılacak değerler var bu hayatta. Kurtuluş Savaşı var.
Deniz Gezmiş var, Mahir, Che, yalnız bırakamayacağımız dostlarımız var.
“Kitap okumak faydalıdır”
Oysa hiçbir şey herkes için faydalı olamaz.
Hiçbir toplum, fayda-zarar açısından bir bütün olarak görülemez. İtaat etmeyi
yücelten bir yönetici için İnce Memed’in daha çok okunması ve anlaşılması
faydalı olabilir mi? Veya sorgulayıcı, araştırmacı, özgür düşünceli insanların
çoğalmasını isteyen biri, piyasadaki bunca uyutucu kitabı, hani şu “alıp başka
dünyalara götüren” türdekileri sevebilir mi? Son 20-30 yıldır milyonlarca
nüshayla piyasaya salınan kitaplar tahrip etmeseydi, toplumun hali böyle mi
olurdu? Düşünce süreci içermeyen görüşler, yüzeysel duygular, internetteki hız
karşısında savunmasız kalan kişilikler nasıl yayılırdı?
“Başkaldırmak için bilinçlenmiş olmak
gerekir.”
Oysa başkaldırmak bir insanlık durumudur. Bir
kişilik özelliğidir. İlle de belli bir birikim düzeyi gerektirmez. Bilgisi çok
nice insan, itaat eder. Başkaldırı, bilgilerin örgütlenmesini, işe yaramasını,
sonuçta da bilinçlenmeyi sağlayabilir.
“Kişi kendine en uygun eşi, arkadaşı
seçmeli.”
Oysa ne arayan ne de aranan durağan bir
varlıktır. İş, akrabalık, her türlü ilişki için, ‘bulmak’ kavramı yerine, ‘üretmek’
kavramı geçerlidir. Bulmak, bulduktan sonra hapsetmeyi, sahip olmayı
düşündürtür. Ama üretmek, sürekli bir etkinliktir; birlikte yaşamaktır. “Olduğu
gibi kabul etmek” kandırmacasını aşıp, birlikte değişmektir.
“Sermaye üretim için şarttır.”
Oysa önceki üretimler sırasında verilmemiş emek
haklarının biriktirilmiş halidir, sermaye. Kâr amaçlı her yatırım, istihdam
sağlamak için değil, daha fazla emek payına el koymak için yapılır. “Sermaye
şart” sözü, insanların kendisi için çalışıp yaşamasına karşı çıkmanın bir
ifadesidir. Halkın, küçük bir kesim için çalışmasını ve sistemin devamını
sağlayacak biçimde tüketmesini tercih etmektir. Yüz binlerce yıl grup içinde
birbirlerinin gereksinimlerini karşılamak ve dayanışma değerlerine bağlı kalmak
sayesinde varlığını sürdürmüş olan insan türünün en önemli özelliğini inkar
etmektir. Sermaye felsefesini savunmak, insanlığın yok olmasını onaylamaktır.
“Davranışlar
amaca göre değerlendirilir.”
Oysa esas olan yöntemdir. Bir mücadele sonucunda
hedefe ulaşılsa bile, amacın kendisi değil, kazanan yöntem yerleşik hale gelir.
Hayat bir yoldur. Yolcuyuz, yoldayız!
“Hayat
kitaplardan öğrenilmez.”
Oysa bazı kitaplar, insana ömrünü aşan
deneyimler sağlar. Bazları!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder