Doldur Saki Uzo'yu, Kos'ta Sek İçeceğiz ! - Yeşim Yeşiloğlu - Sevdalım Hayat
Doldur Saki Uzo'yu, Kos'ta Sek İçeceğiz ! - Yeşim Yeşiloğlu

Doldur Saki Uzo'yu, Kos'ta Sek İçeceğiz ! - Yeşim Yeşiloğlu

Paylaş
2017'in Mart ayında işten zorunlu bir ayrılık yaşadıktan sonra biraz uzaklaşmak, kendimi dinlemek zorundaydım. Aksi halde hayatımın en mantıklı kararının huzurunu yaşamak yerine, bir insanın kendisine yapabileceği en kötü şeyi -kendini değersiz görme- yapabilirdim. Neden, nasıl yaşıyoruz sorusunu arada bir sorsak da cevabından hoşlanmadığımızdan olsa gerek bazı aksaklıkları görmezden gelmeye devam ederiz ta ki devam etmek mümkün olmayana dek. Bu aksaklıkların başrolünde özel hayat bırakmayan iş hayatımızın geldiğine şüphe yok. Madem kısa süreliğine bitmişti o zaman kaçmak için tam zamanıydı! 
Yunanistan'ın Sakız adasında geçirdiğim huzur ve keyif dolu zamanları düşününce yine bir Yunan adasına gitmek daha iyi olacaktı, çok düşünmenin gereği yoktu. Bodrum kalkışlı Kos feribot biletimi aldım ve çıktım yola. 

Kos adası, zaman zaman Lozan'a taş atmak için gündeme getirilen 12 ada içerisinde yer alan adalardan. Neyse kafa dinlemeye geldik, siyasete bulaşıp, çöp siyasetçi söylemlerini de kafada taşımaya gerek yok. 12 ada içerisinde üçüncü büyük ada olan Kos'un tarihinde Romalıların, St. John Şövalyelerinin, Osmanlının, İtalyanların ve pek tabi Yunanların izi var. 
Kos Limanında sizi ilk olarak Neratzia Kalesi karşılıyor. 14. yy.da St. John Şövalyeleri tarafından adayı korumak amacıyla inşa edilen kale halen ayakta. Halikarnassos ile Kos arasındaki geçişleri kontrol etmek isteyen Osmanlı 1522 yılında kaleyi fethetmiş. 
Kalenin biraz ilerisinde yer alan dışarıdan bakınca kiliseye benzeyen Kont Francesco Şans (Rahip) evi de yine St. John Şövalyeleri tarafından kale hizmetleri için inşa edilmiş bir ek bina. Şövalyeler zamanında adanın tek sivil binası olduğu söyleniyor. 

Tıp biliminin babası Hipokrat'ın adası olarak bilinen Kos'ta Hipokrat'ın adıyla anılan bir yer olmaması düşünülemezdi elbet. Rivayete göre Hipokrat öğrencilerine bu ağacın altında ders verirmiş. Bu nedenle ağaç Hipokrat Ağacı olarak ünlenmiş.  
Roman ve Antik Agora, Roman Odeon ve Batı Arkeolojik Site. Batı Arkeolojik Site sokak merkez caddede yürürken karşınıza çıkıyor. Kos'ta en erken yerleşimlerin M.Ö. 4000'den itibaren başladığına ilişkin bulgular var. Antik kent yerleşiminin ise M.Ö. 336'da kurulduğu söylenmekte. Sokakta yürürken bir anda antik kent kalıntıları ile karşılaşınca bir yanda 21. yy. insanları bir yanda eski zaman izleri derken, insan çelişkiler yumağında kayboluyor. 
Osmanlı'nın defterdarı İbrahim Efendi'nin 17.yy.da yaptırdığı Defterdar Cami adanın merkezinde kafelerin yanıbaşında. Ben ziyaret ettiğimde hala sağlamdı ancak temmuzda meydana gelen depremden sonra kısmen yıkılmış. Aynı meydanda İtalyan faşistlerin inşa ettikleri şimdilerde belediye pazarı olarak kullanılan bir bina da vardı. O da zarar görmüş. Doğa bazen kendini hatırlatmak için acımasız yollar seçiyor, insanın anılarını yok edecek hamleler yapıyor. 
Birinci gün adanın merkezini gezmekle geçti gitti. İkinci gün adayı gezmek için Fiat Panda marka bir araç kiraladım. Sahil köyleri Tigaki ve Marmari'de kısa süreli molalardan sonra Mastihari'ye devam. Google Maps yol bitti dediği için Mastihari'den Antimahia'ya doğru anayol, Onia, Kamari, Kampos ve Kefalos. Pyli ve Zia'da biraz dağ-taş görmek istedim ama bu yollarda ya ATV ya da 4X4 kullanmak gerek aksi halde çamura saplanmak iş değil. 
Kiralama ücretleri birbirine yakın. Bir gün için 30 Euro ödedim. Araç kiralamak yerine otobüse binmeyi ya da üçüncü gün yaptığım üzere bisiklet kiralamayı deneyebilirsiniz. 
Her taraf o kadar sessizdi ki yol boyunca sadece rüzgar ve arada bir çaldığım zilin sesi vardı. Ağaçlar /tarlalar arasındaki yollarda ve sahil kıyısında rahatça pedal çevirebileceğiniz bir ada Kos. Kos'tan Tigaki ve Marmari tarafına doğru gittiğinizde yokuş veya başkaca bir engelle karşılaşmadan, fazlaca yorulmadan bisiklet sürmeniz mümkün. Arada bir mola verip sahilde soluklanmak iki yudum bir şeyler içmek için en ideal yolculuk şekli bu aklınızda olsun :) 
Sezonu olmadığından Kos'taki pek çok restoran kapalıydı. Kaldığım üç gün içerisinde üç farklı yerde yemek yedim. Üçünde de hem ucuz hem de lezzetli mezeler yedim. Ali Restaurant Kebap'ın sahibi adada yaşayan bir Türk. Diğer ikisinin sahibinin Yunandı. Ne fark eder, hepsiyle çatpat Türkçe konuşabildim. Adada yemek için ödeyeceğiniz bedel hemen hemen aynı. Sahil kenarında 20'lik Uzo, Greek Salad ve balık için 18 Euro ödedim. Ali'nin restoranında aynı menü için 15 Euro ödedim. Gördüğünüz bu mezesi bol sofra içinse bahşiş dahil 15 Euro verdim :) Yunanista'da hükümet bizimkiler gibi vergi manyağı olmadığından en ucuz içki sudan sonra uzo. Yunan rakısı olarak bilinen bu içki kısmen rakıya benziyor elbet ama sek içilebilecek kadar yumuşak. İlk kez Sakız adasında içtiğimde  hükümetler, sınırlar, dil/din/ırk farklılıkları hepsi yok olmuştu. Bu üç günde de aynısı oldu. Radyodan çalan, sözlerini anlamadığım ama ezgisine vurulduğum şarkılar eşliğinde arada bir derinlere dalıyor arada bir de dillerini anlamadığım ama anlatılamaz bir yakınlık hissettiğim diğer konukların sohbetlerine kulak kabartıp gülümsüyordum. 
İçiyorduk, eğleniyorduk, yaşıyorduk. Dünya acı çekmeye devam ediyordu evet, yarın yine dertlenecek üzülecektik evet, ama bu akşam içecek, gülecek, yaşadığımız daha ötesinde dostlar arasında olduğumuz için mutlu olacaktık. Tek başıma olmam bu gerçeği değiştirmiyor, gülümseyerek kadeh kaldırdığınız insanlar o gece için dostunuzdur artık. 

Kos'ta Yiorgos Hotel'de kaldım. Balkondan deniz manzaralı, eskimiş ama bakımlı mobilyaları ile nostaljik tatlar bırakan üç günlük otel masrafı kahvaltı dahil 60 Euro'ydu (235 TL). Yaşlıca bir teyzenin hazırladığı kahvaltıda domates, peynir ve zeytin de vardı daha ne olsun ki! 

3 günlük huzur gezisinden sonra 16.25 feribotu ile Bodrum'a dönüş vakti geldi. Adio! 

(Pasaportta KKTC damgası olması demek bu adaya giriş yapamayacağınız anlamına geliyor aklınızda olsun!) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder