Bir ev çizeceğim, bölümsüz doğu-batısız
Cengiz Bektaş
Girişte
büyücek bir taş avlu karşılar sizi. Ortada bir çeşme, yanlarda üç, beş eski
sandalye bulunur. Ortalıkta hayvanlar. Çeşmenin etrafında, yerde küçük, renkli
pencereler vardır. Yerin altında bir oda. Bu oda benim ışıklı odamdır. Avluya
açılan, ikisi girişin karşısında, ikisi de iki yanda olmak üzere dört güzel kapı
vardır. Kapılar meşe ağacındandır.
Kilitlidirler; yıllardan beri hiç açılmamışlardır. Avluda bulunan dört
küçük pencereden görebilirsiniz odaları, içerisini. İçerisi buna aldırmaz.
İçerisi, birinin bakıyor olduğunun farkına varmaz bile. Tepeleme kum ve envai
çeşit taşla doludur.
İlk
pencerenin ardında uçsuz bucaksız bir boşluk vardır. Bakarken
kaybolabilirsiniz. Bu boşluk hissini yaratan şey onlarca ayna mıdır yoksa bu
aynalarda yansıyan başka aynalar ve iç içe geçmiş duvarlar mıdır bilinmez.
Uzaklaşıp diğer pencereye geçersiniz. Bu pencerede durum tersine döner.
Pencereye dayanmış bir kütle seyreder avluyu. Bir dolap, bir tablo ya da bir
fresk. Ancak, küçücük bir boşluk kalmıştır. Gözünüzü bu boşluğa yaslayıp
içeriye bakarsınız. İçerde, akan çeşmeyi görürsünüz. Sesi yoktur.
Üçüncü
pencereyi turuncu, kirli bir keten perde
sımsıkı örter. Sizi hemen yanındaki dördüncü pencereye yollar. Tam siz dördüncü
pencereye doğru yönelmişken bir örümcek, turuncu perdenin kornişine doğru
yollanmaktadır. Bunu görürsünüz. Korniş örümceği. Dördüncü pencerenin camı
yoktur. Önünde menekşelerin bulunduğu bu pencere doğuya bakar. Menekşelerin
kökleri saksının altındaki boşluklardan dışarı fışkırmıştır. Perde hafifçe
rüzgarda salınmaktadır. Perdeyi sıyırıp bir ayağınızı içeri atarsınız; sonra
gövdenizi. Gövdeniz pencereyi ve perdeyi yalayarak içeriye akar. İçerisi
soğuktur. Her adımınız büyük sesler çıkararak konuşur evle. Ev cevap vermez. Dinlersiniz
yine de.
Odada,
ahşap bir merdiven görürsünüz duvara yaslanmış. Çatıya açılan bir kapağa
uzanır. Kapak açıktır; gri gökyüzünü görebilirsiniz. Tek tek çıkarsınız basamakları. Çatıya
süzülürsünüz. Çatıdan avluya bakarsınız. Çatıda küçük bir pencere vardır. İtip
pencereyi, önünüze açılan âlemden içeri bakarsınız. Biraz zorlanarak da olsa
içeri süzülürsünüz. Siz yere bastığınızda, tozdan bir bulut havalanır. Oda
boştur. Hiçbir şeyin izi yoktur. Bir kapak görürsünüz döşemede. Açarsınız.
Kapak sizi karanlık ve upuzun basamaklara davet eder. Karanlık basamaklar siz
ilerledikçe aydınlanır. Bir su birikintisinin önünde durursunuz. Yukarıdan
damla damla düşen su yüzünüze çarpar. Avludaki çeşmenin tam altında
olmalısınız. Avluya girerken gördüğünüz çeşmenin etrafındaki küçük
pencerelerden sızan ışık huzmeleri burayı aydınlatmaktadır. Odamdasınızdır.
Muntazam,
geometrik bir küp biçimine sahip evin tabanı tamamıyla kırmızı kum kaplıdır.
Evin en geniş kısmı olan sahanlığın iri taneli kumu Haichie’den, batı kanadında
bulunan okuma odasının ince taneli kumu Gruaj'dan, doğu kanadındaki oyun odasının topraklı kumu
da Riyad'dan getirtilmişti. Diğer iki odanın
(ateş ve su odaları) kumu, Marmara Denizi'nin adalarından alınmış,
boyama işleminden geçirildikten sonra da buralara dökülmüştü. Kum her gece,
yatmadan önce uzun sopalarla temizlenip düzeltilir.
Her
odanın bir sahanlığa, bir de komşu odaya açılan iki kapısı bulunur. Ateş ve Su
odalarının ortasında bulunan teras, evin üst katını hepten kaplar. Buraya
sahanlığın tam ortasında bulunan dik bir merdivenle çıkılır. Okuma odası evdeki
yaşamın merkezi olduğundan, günün en az dokuz saati burada geçirilir. İki adet siyah antilop derisi kaplı koltuk,
geniş ahşap bir masa, üç bin kırk yedi
adet el yazması kitap vardır odada. Burada duvarlar penceresizdir ve beyaza
boyalıdır. Ateş odası yeme içme yeridir ve adını hiç sönmeyen ocağından alır.
Su odası temizlik işlerinin yeridir. Burada da devamlı olarak su akar. Uyuma, dinlenme, müzik, konuşma, izleme ve
yaratma yeri oyun odasıdır. En sevdiğim odadır.
Hâyalev’dir
adı. Büyüktür. Her gün daha da büyümektedir aklımda. Kendi hikâyelerini,
masallarını yaratmaktadır da ayrıca. Bu iyi işte. Bu çok iyi hem de.
Ender
Macun, Mart 2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder