Amsterdam: Herkes Burada - Asiye Açar - Sevdalım Hayat
Amsterdam: Herkes Burada - Asiye Açar

Amsterdam: Herkes Burada - Asiye Açar

Paylaş

 
Amsterdam: Herkes Burada

Hollanda, Özgürlükler ve insan hakları ülkesi, güzel yaşama ülkesi, bilim ve gelişme ülkesi.

Dini sınırları yok, her yeniliğe karşı bilimsel hoşgörüleri var.

Hayatı geliştirecek, renklendirecek bir sürü sanat dalı var, sanat eseri var.

Eşcinseller de çarşaflılar da aynı sebepten burada, özgürce yaşamak için. Bir zamanlar bizim topraklarımızda yaşamış büyük insan Mevlana’nın "Ne olursan ol gel…" deyişi artık Hollanda’da vücut buluyor. Hollanda, her kesimden insana kucak açıyor ve huzurlu bir yaşam sunuyor.

İnsanlar buraya, rahatsız edilmeden içlerinden geldiği gibi yaşamaya gelmiş. Sistem onları koruyor. Aslında bu yasaları getirmiş  gerçek Hollandalılar bir avuç kadarlar, herkes yabancı. Bu, insana saygı sistemi, onları yaşatıyor, onlar da Hollanda’yı.

Trafiğin bile sakince aktığı bir yer. Tramvay, otobüs, bisiklet ve yayalar hepsi aynı yoldan geçiyor. Nasıl oluyorsa düzen içinde. Herkes birbirini takip ediyor, birbirine saygı duyuyor, Çoğu kavşakta trafik ışığı yok.

Ve dikkatimi çeken bir diğer önemli şey; elindeki her şeyin değerini bilen ve geliştiren bir ülke olduğu için, olabilecek her ürünü turizme kazandırmışlar. Hollanda, peyniri ile  ünlüdür değil mi? Her yerde peynir dükkanları bulunur. Oysa, bir tek çeşit peynir var... O peynirin sarmısaklısını, acılısını, soslusunu, tütsülenmişini yapmışlar. Şimdi düşünüyorum da bizde peynir derya denizdir. Birinin tadı ötekine benzemez. Bir peynir dükkanında birçok çeşit peynir vardır. Hatta her şehrin kendine has peyniri vardır. İzmir tulumu, Konya'nın küflü peyniri, Kars kaşarı, Van'ın otlu peyniri, Çanakkale Ezine peyniri... beyazı, loru, keçi peyniri… asıl bizim yapmamız gereken  bu tanıtımı neden yapamıyoruz?

Laleler... Tamam biliyoruz,  lale soğanlarını Osmanlı'dan getirmişler, ama artık bununla övünmek boş bir avuntu. Çünkü Hollandalılar laleyi alıp, birken yüz yapmışlar. Üretmişler çoğaltmışlar. Bugün 25 lale soğanını dekoratif bir çantaya koyup turistlere 10 Euro’dan hediyelik olarak satıyorlar. İsterseniz hazır ekilmişini alın, isterseniz yapma çiçeğini alın, isterseniz magnetini… Turizme bir ürün kazandırmışlar.

Suni güneş ışığı verilen seralarda hazır çim yetiştirip satıyorlar. Fenerbahçe stadının çimlerinin Hollanda’dan satın alındığını biliyor muydunuz? Kışın güneş görmeyen Hollanda’dan. Daha ne diyeyim…

Söyleyecek çok şey var. Fotoğrafını çekmek istediğim şeyler oldu, görmek istediğim yerler vardı, ama hepsi bu geziye sığmadı. Bazı şeyler de yaşayan kişiden ötesine aktarılamıyor, anladım. Çünkü birçok kez fotoğraf çekebilecekken uğraşmayıp o anın tadını çıkarmayı tercih ettim. Oysa elbette bisikletli güzel kızları, Red Light bölgesini, kanallarda yük gemileriyle birlikte arkadaşça yüzen ördekleri, gemiden evleri, değirmenleri size gösterebilmek, karamelli Hollanda bisküvisini tattırabilmek isterdim. Sesler, kokular ve tadları getiremedim...

Amsterdam’dan Kısa notlar:

1- Daha ülkeye adım atar atmaz pasaport görevlisi Türk, araba kiraladığımız uluslararası şirketteki personel Türk, komşu Türk, fırın Türk, restoran Türk... Aaayyy Hollandalı yok mu ayol bu memlekette! diye fenalık geliyor. Türkler Avrupa’yı çoktan fethetmiş durumda.

2- Uyuşturucu etkili çeşitli otların satıldığı dükkanlar ve ünlü kırmızı ışıklı vitrinler şehrin çok işlek olan merkezinde. Her ne kadar turizme büyük katkısı olsa da Hollandalıların yüzde 80’i bu dükkanlara hiç girmemiş!

3- Bisiklet çok, halkın yarısı bisiklet biniyor. Akşam iş dönüşü bisiklet trafiği görülesi.

4- Bisiklette çok ustalar, yürümekte zorlanan yaşlı bir teyze vızır vızır bisiklet sürüyor.

5- Kadın-erkek, fit vücutları var. O kadar pedal basılırsa tabii… Bakımlılar, markette hep sağlıklı atıştırmalıklar (doğranmış meyve, salata gibi) var. Pazarlardaki fast food yiyecekler bile sağlıklı. Ekmek arası taze kızartılmış balık, tavuk…

6- Amsterdam bir müzeler cenneti. Çok paranız yoksa bile en az 3 müze belirleyip gitmelisiniz. Türkiye’de örneğini göremeyeceğiniz müzeler var. Biz en çok kadavralardan yapılmış, insan vücudunu tanıtan heykelleriyle Body Worlds’e hayran kaldık. Bir de Nemo Bilim Müzesi. İçerde bir çok bilimsel ürün sergileniyor. Hepsine dokunup kurcalayıp oynayabiliyorsunuz. Çocuklar için de bizim için de harika bir yerdi. Beş saat geçirdik, çıkasımız gelmedi.

7- Amsterdam’a giderseniz zaten herkesin gezdiği yerleri gezecek, herkesin gördüğünü göreceksiniz. Bence farklı bir şey daha yapın, Amsterdam'ın en büyük kütüphanesi OBA’ya gidin. Sadece kitap dergi gazete okuyup internete girdiğiniz bir yer değil. Modern, güncel, insanın bilgiye ulaşmasını önemseyen, içinde sergiler yapılan -biz ordayken  bir fotoğraf bir de karikatür sergisi vardı- özel dizayn koltuklarda körfez manzarasına karşı kahvenizi yudumlayıp çalışabileceğiz harika bir mekan. İçerde okul öncesi çocuklardan yetişkinlere herkes için koca bir dünya var.


Asiye Açar


Şimdi bir kaç fotoğraf:

OBA Kütüphanesi
OBA Kütüphanesi
OBA Kütüphanesi
Bunlar sizce ne? Çikolata! Brugge,Belçika
Alkmaar
Lale soğanları
NEMO Bilim Müzesi
NEMO Bilim Müzesi
Body Worlds Müzesi
Body Worlds Müzesi
Body Worlds Müzesi
Amsterdam


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder