Okuma Atölyesi Çalışması; Cemile – Gamze Güven - Sevdalım Hayat
Okuma Atölyesi Çalışması; Cemile – Gamze Güven

Okuma Atölyesi Çalışması; Cemile – Gamze Güven

Paylaş



Katılımcı: Gamze Güven

Tarih: 08.02.2018

Kitap: Cemile

Tema: Gerçek sevgi, ait olmak, savaş, savaş kadınları ve erkekleri, gelenekler...

Konu: 2. Dünya Savaşı’nın bağrında kendi gerçekliklerinin peşine düşen iki insan kaderlerine mi yenik düşecekler, yoksa ona yön mü verecekler?

Anlatım: Akıcı

Çağrışım:


Kadınlar; ataerkil bir toplumun gelenek ve görenekleri ile bezenmiş davranış biçimlerine uymak zorunda bırakılan kadınlar. Evlenmek üzere yetiştirilen, gittiği aileye en iyi şekilde hizmet edip, hürmet göstermesi için programlanan kadınlar. Toplumda bir hizmetkardan fazla yeri olmayan, anne, eş, evlat kimliği bir tarafa kaldırılmış, saygı duyulmayan kadınlar. Savaş ile birlikte erkek kimliğini de üstlenen, eli iyi iş tutan, cevval, dirayetli ve cesaretli kadınlar. Cepheye aş olan, can olan, derman olan kadınlar.

Erkekler; elleri silah tutar tutmaz savaşa giden erkekler, eşlerini, hayallerini, çocuklarını ardında bırakanlar. Sevdanın derdine düşmek bir yana dursun, mektuplarda bile dile özlemlerini dile getiremeyenler. Sevdayı da, hasreti de ezip geçen geleneklere saygı gereği susanlar. Savaş gümbür gümbür devam ederken  bir erkeğe kaç kadının düştüğünü hesaplayan, namusa dil uzatan erkekler.

Toplum; mutluluğu namus ve çocuk sahibi olmak ile sınırlayan, kadına kendi hayatını yaratma ve söz sahibi olma hakkını tanımayan bir toplum. Saygıyı bile yalnızca evin büyüklerine layık gören, ataerkil toplumun erkek evlat düşkünü insanları.

Ve böyle bir toplumun içinde yetişen, özlerine sahip çıkmayı becerebilmiş  iki ayrık otu Cemile ve Danyar.

“Körler ülkesinde görmek hastalıktır.”

Baskıcı bir toplumda kendi kimliğini koruyan bir kadın Cemile. Çoşkulu, içinden geldiği gibi davranan, asi ama bulunduğu toplumun gelenek ve göreneklerine saygı duyan bir karakter. Aynı zamanda bir savaş kadını. Güzel ve alımlı. Erkeklerin gözü üzerinde. Tavırları dönemin mağdur kadınlarına aykırı. Ama yine de elinin iyi iş tutması sebebiyle aileye yakıştırılan bir gelin. Evlendikten dört ay sonra kocasını savaşa göndermiş, uzun aralıklarla ondan gelen mektuplarda herkesten sonra basit bir selam ile anılan savaş mağduru bir eş.

Danyar bir savaş gazisi. Birçok yeri kendine yurt edinmeye çalışmış ama hiçbir yerde barınamamış. Gazi olduktan sonra ille de vatanım diyerek kendi topraklarına dönmüş. Eli iyi iş tutar ne buyursalar itiraz etmeden yapar fakat kimseyi umursamayan bir adamdır. Kendi içine dönük, sessizliği ile varlığından şüphe ettiren bir yapısı toplumda garip karşılanır. İnsanların gözünde yabanı ve tuhaftır... Öyle kararlı, öyle sağır, öyle dilsizdir ki, insanlar ondan hep bir mesafe uzak durma ihtiyacı hissederler. Çünkü kendilerine benzemez.

Toplumun kendine benzemeyenleri tuhaf bulması alışılagelmiş bir durumdur. Bu nedenledir ki bir süre sonra artık kimse tarafından önemsenmez. Ne de olsa “Bir insan kendini gösterecek bir şey yapmazsa , yavaş yavaş unutulur gider.” Hayran olmaktır bazen ait olmak ,bazen de düşlediğini bulmaktır ansızın…

Ne aradığını bilenler er geç aradıklarına ulaşırlar ve ulaştıklarında görür görmez tanırlar onu. Danyar ne aradığını biliyordu. Sessizliği, içindeki  duyguların bastırdığı sesin sessizliğiydi. Hayata derin bakan bir adamdı. Birçoklarının görmediği, görüp de anlamadığı, işitip de önemsemediği her şeye anlam verirdi. Hayatın anlamı  hissetmekti onun için. O nedenle acısı da derindi, sevdası da. Cemile’yi ilk gördüğünde onun yıllardır aradığı insan olduğunu biliyordu. Karşılaştığı andan itibaren tek kelime bile etmediği Cemile’nin ilk önce gözlerine dokundu gözleri, sonra kalbini okudu satır satır.

Aşk denemezdi buna. Cemileyi aşk ile sevmedi Danyar. Bir tutku, bir şehvet değildi hissettiği. Birbirine bağlı iki eş ruhun karşılaşmasıydı bu. Akarsuyun denizle, yağmurun toprakla, çiçeğin suyla buluşması gibiydi onların buluşması. Birbirlerine karıştıkça çoğaldılar, onlar çoğaldıkça dünya küçüldü. En sonunda kendi dillerinde bir dünya yarattılar. Tek bir kelam etmeden şarkıları konuşturdular. Şarkılar dile geldikçe, kalpten kalbe giden bir yol oluştu aralarında, şifa buldu yürekleri. Sevdaydı bunun adı. Anlatamazlardı kimseye, “çünkü kelimeler her şeyi anlatmaya yetmezdi”. Hele böylesi bir sevdayı hiç.

“Bu türküde kelimeler yok gibiydi. Kelimelere gerek kalmadan, insanın engin ruhunu ardına kadar açan bir büyü, bir kudret vardı bu seste, bu ezgide. ‘Çok büyük bir aşktı bu. Hayat âşığı, toprak âşığı, tabiat âşığı idi. Bu aşkını içinde saklıyor ve türkülerde duyup yaşıyordu. İlgisiz bir insan, âşık olmayan bir insan sesi ne kadar güzel olursa olsun böyle şarkı, böyle türkü söyleyemez.’
 Aşk da bir ilham mıdır? Ressamın, şairin ilhamı gibi bir ilham mıdır?”

Seyit; savaşın koynunda tüm heveslerini rafa kaldıran, ailenin tüm sorumluluğunu üzerine alması ile kendi hayatını ertelemek zorunda kalan genç bir adam Cemile ve Danyar'ın sevdalarının tek gerçek şahidi. Bu sevdayı, böylesine derin ve güzel tasvir edebildiğine göre diğerlerinden farklı bir genç. O böyle güzel anlamasaydı bu sevdayı, yıllar sonra böyle güzel, böyle gerçek anlatabilir miydi? O yalnızca bu sevdaya şahit değildi bu sevdanın bir parçasıydı.

“İlk bilinçli yaratma heyecanım” dediği, Danyar ve Cemile’nin sevdalarından ilham alarak yaptığı resim ise bu sevdanın gözle görünen tek kanıtıydı. Sevda ilk gücünü Seyit ile göstermişti.  Belki de Cemile’yi kaybedince farkettiği hislerinin yansımasıydı bu hikaye. Kim bilir!

Sevdayı böyle güzel anlatan Seyit'in yüreğine bir teşekkür borçluyuz...

Gamze Güven


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder