E-devlet kapısı, soy ağacını merak edenler için ardına kadar açıldı.
Nüfus ve vatandaşlık işleri genel müdürlüğünün, alt-üst soy ağacı sorgulama
sayfasına giriş yapanların sayısı, kısa sürede tüm teknik duraklamalara rağmen
8 milyonu aştı. Annemizin annesinin babasının annesinin doğum yeri kadar merak
ettiğimiz bir şey yok neredeyse son günlerde. Türklüğüyle övünen kimilerinin
dedesinin dedesinin Kürt olma ihtimali, ayaktan başa tüm varlığıyla Kürt olup,
hayatını kendinden olmayanla dalaşmaya adamış birinin ninesinin ninesinin
Kafkas kökenli bir Türk olması mı mesele? Ya da Lazlarla dalga geçen birinin
büyük annesinin Oflu olması, Batılılığıyla övünüp Doğu’ya burun kıvırarak bakan
birinin büyük büyük babasının Çemişgezek doğumlu çıkması mı? Eğer mesele buysa
vay halimize.
Soy önemlidir elbette ağaç kovuğundan çıkmadıysak. Dünyaya gelmenize
vesile olan insanların varlığını, doğum tarihini, doğum yerini bilmek ne güzel.
İki insanın gönül bağının yol açtığı nesilleri, bir listede izlemek bile
heyecan verici. İnsan düşünmeden edemiyor, bir gün torunumun torunları da
ismimi bilir mi acaba diye. İş ki mevzuya böyle romantik ve basit bakılsın. Ama
kökenin, ecdadın böylesine övüldüğü, kendi soyundan olmayanlara alabildiğine
düşmanca bakıldığı, hatta ayrışmanın bir devlet politikası olarak sürdürüldüğü
şu dönemde, bu merak toplumsal bir hastalık belirtisi mi, insan düşünmeden
edemiyor.
Genetik muazzam bir şey. Ten renginizden, hastalıklarınıza, yeteneklerinizden,
parmaklarınızın şekline kadar ne çok şey genlerle taşınır. Genetik, bilimsel
temelli biyolojik bir olgudur. Ama ırk
öyle mi? Irk sosyal, kültürel hatta
politik bir kavramdır. Bilim insanlarının ilgisinden kaçmayan bu iki olgu,
araştırmalar yapılmasına sebep olmuş. Ortaya çıkan sonuçlar, ırklar arasındaki
genetik farklılıkların kayda değmeyecek düzeyde olduğuna yönelik. Yani genlere
bakılarak ırklar ayırt edilemiyor. Kısaca “Irk, tarihe geçmiş olaylarla
şartlandırılmış algılarımızın ürünü olan sosyal bir kurgudur. Hiçbir biyolojik
gerçekliği yoktur.” (Robert Lee Hotz, “Race has no basis in biology,
researchers say” Los Angeles Times) Öyleyse nedir bu ırk dalaşı? Nedir bu
merak, bu egoları seviye atlatmak için verilen çaba?
İnsan türü neredeyse 150.000 yıl öncesinden beri doğuyor, büyüyor,
çoğalıyor ve ölüyor. Nesiller evrilerek yoluna devam ediyor. Coğrafyalar ve
koşullar değişiyor, ırklar oluşuyor. Kötülük de iyilik de, sevgi de nefret de,
merhamet de zulüm de insanla birlikte yoluna devam ediyor. Bugün dedelerimizin
ninelerimizin nerede doğduğu, gülümseten bir detayın ötesine geçmemeli. Önem
verilen olgu, neslin ırkı olmamalı. Çünkü ırk,
iyi, dürüst ve erdemli olmak için bir referans değil. Neyse ki kötülük ne
genlerle geliyor, ne de soyla; tıpkı iyilik gibi. Bugün karar sizin. İster
insan olmaya dair iyi ne varsa onu alın yanınıza, güzel işler yapın;
torunlarınız sizi hürmetle ansın. Ya da bırakın, sadece doğum yeriniz ve
soyunuzun ismi ile böbürlensin.
Hande Çiğdemoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder