Don Kişot- Nazım Hikmet - Sevdalım Hayat
Değerli Sevdalım Hayat Okuma Atölyesi Katılımcıları,
Nazım Hikmet’ten sizlere gelen mektubu iletiyorum:

***
Evlatlarım,

Demek bir okuma atölyesi kurdunuz. Kitaplar okuyor, onlar hakkında düşünmek için bir araya geliyor, o dünyalardaki güzellikleri büyütüyorsunuz. Üstelik, bir araya gelmeyi, çağınızın gelişmelerine uygun biçimde, daha çok, internet ortamında gerçekleştiriyorsunuz. Sizi görünce, güzelliğin insana verdiği bahtiyarlığı duydum.
Aynı kitabı sevmenin yakınlığı başka yakınlıklara benzemez, bilirim. Ve bundan daha güzeli, daha önemlisi, bir araya gelmenizdir. Kitaplar vesilesiyle bir araya gelmeniz! Hem de, bugünlerde okuduğunuz Don Kişot gibi kitaplar!
Bu yaptığınız sayesinde, her zaman ümit dolu yüreğim genişledi. Aferin çocuklar! Biliyorsunuz, sadece “kitap okumak” değil mesele. Hangi kitap, hangi yazar, hangi gazete, dergi… Hiçbir şey kendiliğinden iyiye, güzele gitmez. Ama gidecek. Birbirinize sahip çıkın. Güzellikleri büyütün. Doğru yazarları ve kitapları, doğru yayınları destekleyin. Hayata müdahale edin çocuklar. Güzel günler göreceğiz, inanın. Ve güzel günlere yürüyün.
Evlatlarım, bu seferki atölye çalışmanıza ben de katılmak istedim ve sizlerin yaptığı gibi bir “atölye çalışması” hazırladım. Aşağıda…
Sizleri sevgiyle kucaklıyorum. Ballı incirleri hep beraber yiyebileceğimiz, yârin yanağından gayrı her yerde, her şeyde, hep beraber, hep beraber diyeceğimiz günlerin ümidiyle,
Nazım
***
Katılımcı: Nazım Hikmet
Tarih     : 08 Mayıs 2018
Kitap     : Don Kişot, Cervantes
Tema    : Hayalcilik, gerçekçilik
Konu    : Ömrü feda etmeye değecek insanlık değerlerinin kaybolmakta oluşunu kabullenemeyen, yozlaşan yaşam biçimlerine alışamayan, hayalperest bir adamın, gerçekçi bir arkadaşıyla birlikte yaşadığı serüvenler.
Anlatım: Akıcı, eğlenceli biçimde ilerleyen metinde zaman zaman alegorilere ve çok katmanlı ifadelere de yer verilmiş.
Çağrışım: 
Don Kişot’un klasik tefsirleri vardır: Burjuva iktisadının hâkim olmaya başladığı bir devirde, derebeyliğe, şövalyeliğe, yani artık geri gelmesi mümkün olmayan bir devre, maziye hasret. Don Kişot bu şövaleresk tarafları olan mazinin, bu kaybolmuş cennetin mütehassisi, Şanso ise, burjuva akıl ve mantığının, devrin realitesinin mümessili. Cervantes, maziye dönmenin ne kadar imkânsız olduğunu göstermek istemiş ve böyle bir hasret çekenlerle alay etmiştir. Bu bakımdan da Don Kişot, imkânsızın peşinde koşan bir çeşit zavallı ve biraz da gülünç bir delidir.
Dedim ya, bu yazdıklarım klasik tefsirlerden biridir. Bu tefsirin, sosyal devirleri göz önünde tutan tarafı elbette ki doğrudur, fakat bence doğruluğu da bundan ibarettir. Bu kadarcıktır. Bana göre Don Kişot, sadece mazi hasreti çeken bir adam değildir. Umumiyetle doğrunun, haklının, güzelin hasretini çeken adamdır. Bu onun hem kuvvetli, hem de zayıf tarafıdır. Çünkü umumiyetle, mutlak manasıyla güzel, doğru ve iyi yoktur, fakat diğer taraftan insanlar, sosyal şartların tesiriyle, daha güzele, daha haklıya, daha doğruya mütemadiyen hasret çekmişlerdir.
Don Kişot kuvvetli bir adamdır, çünkü aksiyon adamıdır. Mücadele adamıdır. İnandığı şey için dövüşen adamdır. Bundan dolayı da aklı, mantığı, burjuva aklını ve mantığını temsil eden Şanso’yla kıyas edildiği zaman Don Kişot değil, Şanso gülünçtür. Şanso’da hareket noktası, aksiyonunun hareket noktası, şahsi menfaatidir. Zengin olmak, vali olmak için Don Kişot’un peşine takılmıştır. Bunun için de kitabı bitirdiğin zaman Don Kişot’u seversin, Şanso’yu sevmezsin.
Kitabın içindeki Don Kişot, elbette ki normal bir adam değildir. Fakat kitabın dışına çıkan bir Don Kişot vardır ki o gayetle normaldir. Kitabın içindeki Don Kişot’un normal olmayışı, demin de söylediğim gibi, geri gelmesi imkânsız olanı aramaya, bulmaya kalkışmasındandır. Fakat, kitabın dışına çıkan, kitabın mevzuunun dışına çıkan Don Kişot’un, daha iyiyi, daha güzeli arayanın, burjuva aklı ve mantığını, burjuva telakkilerini ve psikolojisini, mutlak olarak kabul etmeyen Don Kişot’un, bu uğurda dövüşen Don Kişot’un, aksiyona geçen Don Kişot’un anormallikle hiçbir ilgisi yoktur. 
Yani Don Kişot’un hikâyesini, yel değirmenleriyle dövüşmesini, falanını filanını değil de, güzel ve doğru bildiği bir iş için ellisinden sonra dövüşmesini, yollara düşmesini filan göz önünde tutarsan onu sevmemek imkânsızdır. Ve ben öyle sanıyorum ki onun hâlâ canlı oluşunda ve insanlık tarihi boyunca da canlı kalacak olmasında bütün bu saydıklarımın rolü büyüktür.
Sonra, kitabın tekniği, hikâyesi, özü de öyledir ki, tabir caizse, Şarlo’nun filmlerine benzer. Çocuk da zevk alır, büyük de, cahil de, okumuş da, burjuva da -sebebini söyledim- sosyalist de.
Cervantes Don Kişot’u yazarken, bütün bu söylediklerimi düşünmüş mü? Zannetmem. Fakat çok enteresan bir devirde yaşadığı için o devrin, yani bir inkılâp devrinin damgasını taşımış ve kitabına da bu damgayı vurmuş. Bilir misin ki Don Kişot’la Hamlet arasında bir benzerlik vardır. Yalnız şu farkla ki, Hamlet, daha ileriyi gördüğü ve istediği halde, iki cami arasında kalmış bir binamazdır, aksiyona geçemez, tereddütler içindedir ve daha ileri olan şey Beyaz Şövalye’nin şahsında -Hamlet’in şahsında değil- dramın en sonunda sahneye gelir. Halbuki Don Kişot… Yani Cervantes de, Shakespeare de çok enteresan devirlerde yaşadıkları için cidden ölmez şahsiyetler, karakterler, hasretler ortaya atabilmişlerdir. Shakespeare’in insanları da, uzun bir devri dolduracak olan insanların karakterlerini taşır, fakat o insanlarda, daha sonra gelecek devrin karakterini de görmek mümkündür. Don Kişot da öyle. Tuhaf değil mi, yahut hiç de tuhaf değil, Faust da öyle. Bak, Don Kişot’la Faust arasında da bir benzerlik vardır. Faust da en sonra, bataklığı kurutup insanlara vermede karar kılar, yani fiilde, aksiyonda.
Dincilerden ve faşistlerden Don Kişot çıkmaz. Çünkü onların mazi hasretlerinde, aslında mazinin güzelliğine, doğruluğuna, daha doğrusu, bugünkü şartlara göre mazide daha güzel ve daha doğru olabilmiş şeylere bir hasret yoktur. Oysa geçmiş, en çok, gelecekte yaşayacak değerlerimizin kaynağı olarak güzeldir. Madam Curie, Pasteur, Gabriel Peri, Yunan dağlarındaki direnişçiler, Çin’dekiler bir bakıma Don Kişot’durlar. Ve bana şahsen, sen Don Kişot’sun dedikleri zaman ben buna kızmam, bununla övünürüm. Benim Benerci’de de böyle bir yer vardır. İşte evlatlarım, yanlış yahut doğru, ben Don Kişot’u böyle anlıyorum, onun ölümsüzlüğünün sebeplerini böyle izah ediyorum.
* * *   * * *
Not: Bu metin, büyük ölçüde, Nâzım Hikmet'in 1949’da Memet Fuat’a yazdığı mektuptan alınan sözlerle hazırlanmıştır.
Mektubun bulunduğu kitap: Cezaevi’nden Memet Fuat’a Mektuplar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder