Dosta Mektup
Dostum,
Sana bu mektubu gittiğim uzak diyardan yazıyorum.
Kavak ağaçları arasında kendi ellerimle verniklediğim ahşap kulübede, ahşap
yemek masasının üzerinde bir tabak dolusu canerikle, arada bir dalıp gittiğim
papatyalarla dolu bahçenin temiz toprak kokusuyla birlikte.
Sana bu mektubu söylenmemiş söz kalmasın diye
yazıyorum. Sırlarım alev alıp yakmasın, hiçlik yollarımız uzamasın, dalgaların şarkısını anlayalım diye.
Sana bu mektubu yıllarca sakladığım kuru güller un
ufak olsun diye yazıyorum. Gökyüzünde saklanan gülüşlerimizi bulalım, bulutlardan hikayeler söyleyelim, rüzgara karşı ıslık çalalım diye.
Sana bu mektubu tüm yanlışları çöpe atalım diye yazıyorum. Zamana bırakırken zamanla bırakmayalım, ayrı dünyalarda aynı tarafta bekleyelim, ateşimiz sönmesin kül etsin diye.
Sana bu mektubu yıllanmış bir şişe şaraba benzeyelim diye yazıyorum. Sonsuzluk salonunda dans edelim, dümeni düşler diyarına kıralım, maskeleri çöpe atalım diye.
Sana bu mektubu söylemekten bıkmadığımız şarkıları
tekrar tekrar söyleyelim diye yazıyorum. Eski yağmurların altında ıslanarak yürüyelim,
portakal ağaçları arasında koşalım, ayçiçek tarlasında yüzümüzü güneşe dönelim
diye.
Dostum,
Sana bu mektubu, dört duvar arasında savaştığım şeytanlarımı
yendiğim gün yazacağım.
Sana bu mektubu, dağların karında yuvarlanmak için nefesimin
kesildiği gün yazacağım.
Sana bu mektubu, üç dublelik ömürde kelebek gibi
yaşamayı öğrendiğim gün yazacağım.
Yeşim Yeşiloğlu
yesim@sevdalimhayat.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder