Yüce Paçoz - Eşref Alemdar - Sevdalım Hayat
Yüce Paçoz - Eşref Alemdar

Yüce Paçoz - Eşref Alemdar

Paylaş

 Yüce Paçoz
Bütün dünyada yükselme eğiliminde olan bir “değersizlik”, ilan edilmemiş bir “yeni değer” statüsünü çoktan kazandı: Paçozluk. İnsanlar onu yüceltiyor, onunla yüceliyor.. histerik, ayinvari ve hipnotik vaziyetlerde. Pop olan paçoza dönüştü. Pop, popülerin kısa biçimi, popüler de yığınların (halkın) beğenisine işaret edense küresel bir paçozlaşmanın tam ortasındayız.

Paçozluk derken bayağılığı kastetmiyorum. Bayağı, akli ve insancıl kıymeti olana dayılanma basireti, cesareti göster/e/mez ama paçoz gösterir.. paçozluk da. Hatta paçozlar organize ve örgütlü davranır. Paçozluklarını bir virüs gibi yayarlar. Bilirler; her insanın içinde paçoz bir yan vardır ve insan paçoza yatkındır, ayartılabilir.

Fukuyama’nın “Tarihin Sonu” kavramı, Berlin Duvarının yıkılışıyla göze ve beyine sokuldu. Sıkça eleştirilse de çok seksiydi. Bir sav ortaya attı: İnsanlığın arayıp da bulamadığı aslında gözümüzün önündeydi. O, Liberal Demokrasi, Serbest Piyasa Ekonomisi ve Batı (ABD) tarzı yaşamdı. Bulunmaz Hint kumaşını Fukuyama bulmuştu. Tarihin sonu gelmişti. Yeryüzü çift kutupluluktan kurtuldu, bu üçünün birbirine karıştığı sisteme geç/tiril/iverdi. Bu en iyisiydi, daha iyisi yoktu. Kusursuz değildi ama işliyordu.. tıkır tıkır. Bu sistemle yönetilen ülkelerde insanlar mutlu oluyordu. Refahın kapısı bu anahtarla açılıyordu. Bütün insanlar refah ister! Sihirli formül keşfedildi. Hokus pokus!

Anımsayın (yaşlılar sizi kast ediyorum) 80’li yıllarda Özal “bırakınız yapsınlar” lafını diline pelesenk etmişti. Demir Kadın Thatcher,  “toplumlar yoktur, insanlar vardır” diyordu. Kavramlar ve tanımlar görünmez eller tarafından iğdiş ediliyordu.. büyük yığınlar, iğdiş edilmişi farkında olmadan içselleştiriyordu. Sevine güle poplaşıyorduk. İnsanoğlu aramaktan, düşünmekten, okumaktan, yazmaktan yorgundu. Öf aman ne bu çile! Bu kız beni sevmeli, bana kazak örmeli artıkkk! Dahası yok! Derinlerde yitmek, yüzmeyi bilmeyenlerin akıbetiydi.. entelektüel 31di, pratiği mevzubahis değildi.  Dünün bilenleri, idealistleri, karizmatikleri kendilerine toplumda seçkin yerler edinmiş ve el ele verip kuşaktan kuşağa seçkinliklerini taşımış azınlıklardı.. beyhudeydi mücadeleleri. Yakın gelecekte parmakla gösterilip alay konusu kılınacaklardı.  Paçoz,  ortada kalmışları, çarpık eğitim almışları, okumaktan yüksünenleri ya da okumayı, eğitimi küçümseyip aşağılayanları ayartmayı, onlarla el ele vermeyi keşfedecekti. Değersiz, yeni değerini kuşaktan kuşağa devir teslim etmeye ant içecekti/içti. Bir hayli başarılı. Gelsin paralar.. geliyor paralar.

80’lerde Türkiye’de, TRT’nin sıkıcı formatlarından sıyrılan özel TV’ler, kendilerini TRT’nin seçkinci anlayışından da azat edip rahat ve göreli özgür programlara, filmlere geçiyorlardı ama henüz paçoz değillerdi. HBB adlı şimdi olmayan bir özel kanal, cesaret edip Alan Parker imzalı Gece Ekspresi’ni bile bizlere izlettirdi. Ne çaba! Kaka Türklerin, çaresiz!, zavallı! bir ecnebiye hapiste neler ettiğini gördük. İştahla izledik, utandık, yorumlar yaptık. Özgürleşiyorduk, kendimize başkalarının gözleriyle bakıyorduk. Bu serbestleşme bayağılık taşımıyordu.. henüz. Yasemin Evcim’in absürt gece jimnastiği dahi paçoz değildi. O müzik hala aklımda. Darat dad dadarat… Şaşırtıcıydı, gülünesiydi ve pek çok erkek için erotikti. Tam paçoz değildi, ham paçozdu. Ne var ki Yıldo kendisini telefonla arayan seyircisine “kocan uyudu mu” diye sorarken paçozluk uç verdi. Paçoza alerjik gözler fal taşı kadar açılmıştı ama dahası vardı. O gözler yuvalarından fırlayıp yanaklar üzerinden TV’yi izleyecekti. Bu da ham bir paçozluktu ama daha olguncaydı. Böyle başka programlar da vardı tabi.

Şimdi uç muç kalmadı. Paçozluk dönemindeyiz.

Sağlık Hizmetlerinin Özelleştirilmesi tartışılalı çok oldu ve Özel Hastane kavramı küresel yaşamın bir parçası oldu. Önce iyi sandık. SSK’nın, devletin berbat hastanelerinin yerini güler yüzlü temiz ve etik doktorların çalış/tığı/tırdığı hastaneler aldı. İş bir süre insancıllık ve Hipokrat yemini çerçevesinde gitti. Sonra daha çok kâr diyen anlayışın kıllı ve güçlü parmakları etik tutkunu, kardan anlamaz doktorların, işletmecilerin gırtlaklarına yapıştı. Bu iş bilmez insanlar ya dize getirildi ya da yerlerine iş bilenler! Memurun iş bileni olduğu gibi doktorun da vardı. İş bilen doktorlar hastane sahiplerini memnun ederken kendileri de lüküs araçlara, evlere, tatillere, alış verişlere, dost hayatlarına (dost hayatı lafı derin sosyolojik analiz gerektiriyor, beni aşıyor) kavuşuyordu. Masaj yağına bulanmış ellerin mahrem yerlerde dolaşırken hissettirdiği türden zevkli bir hayat insanı baştan çıkarıyordu. Bu hayatı herkeşler istiyordu. Orhan Pamuk’un Yeni Hayat’ı bu değildi ama istenen yeni hayat buydu. Ortaçağ soylularının imreneceği türden, çeşit çeşit çeşnili lüksler sökün edip insanı baştan çıkarıyordu/çıkarmalıydı.

Paçozlaşmanın öyküsünün başlangıcı ucuzun para ettiğinin, üzerinde düşünülüp yapılan işlerin para etmediğinin ya da o kadar düşünmeden de para kazanılabileceğinin  -hem de çok, pek çok- keşfedildiği bu zaman diliminde oldu. Müthiş veya sır olmayan bayağılıklar alenileşirken paçozluk serpildi. İnsancıl ve insani olanın dışlanması, paranın cazibesi ve şehveti paçozluğu genel geçer bir ana akıma dönüştürdü. Paçoz olanın yükselme süreci üstel bir grafikle sürdü. Sonra öyle bir noktaya geldi ki paçoz elini beline koyup, “kimsin seeen, kimsiiin” diye bağırır oldu. Burada ve bütün dünyada! Sus, halktan kopuk zat! Birden çoğunluğun nasıl bir dönüşüm geçirdiğini ayrımsadık. HER ŞEY VASATTA DENKLEŞTİ.

Özellikle araştırmayan, okumayan toplumlarda durum vahim. Türkiye, ABD (burada doğu ve batı sahilinde yaşayan büyük azınlık bu konudan şikayetçidir), Ortadoğu’da daha yaygın; kalitesizlik ve yağmalarcasına tüketmek, her şeyi ama her şeyi kemirmek, ısırmak, yutmak.. Aç bir ağıza, doymaz bir tene dönüştü insanlar. Reklamı yapılan yaşamı, o “iyi hayat reçetesi”ni uygulamak istiyorlar. Onu elde etmek için her şeyi yaparlar. Yetenek Sizsiniz programına bakın. Bu yüzden depresyondalar, bu yüzden isterikler, nevrotikler. Başka türlü bir hayat bilmiyorlar, düşünemiyorlar, beyin kötürüm. Kuduruyorlar.. sosyal medyada.. otobüste.. trafikte, kafelerde.. Starbucukuslarda.

Yeni hayatın markaları,  “giy, at” mesajlı üretime geçti/geçiyor. Yaşasın Collezione, yaşasın H&M. İki genç kız konuşuyor. Dün kulak misafiri oldum:

Biri: “Valla kıydım paraya. Collezione’ de 150 lirayı bıraktım” diyor. Eze eze harcamanın hazzı dudaklarında titriyor. O harcadım dediğinin devede kulak bile olamayacağını bilmeden. Prada, Chanel neymiş ya!

Öteki: “İyi yapmışsın, dünyaya bi daaaa mı gelicez kız” diye onaylıyor. Asgari ücretle çalıştıklarına bahse girerim. Telefonları Ayfon. Paçozluğun en belirgin emaresidir kendisi. Devleşen/devletleşen şirketler seçkinlik adına paçozluğu kutsuyorlar bir süredir. Paçozluk yeni seçkinin ve zenginin alameti farikası. Bu kızlar mutluluk istiyor.. gözlerinde mutsuzlukla. Star gibi yaşayamadıkları için mutsuz olduklarını düşünüyorlar.

Kentler paçozların elinde, sanat, medya, inşaat, endüstri, üniversiteler. En olmadık yerler paçozların egemenliğinde. Etik olana, araştırıcı ve sorgulayıcı olana, derin olana çattılar/çatıyorlar, çaktılar/çakıyorlar. Tükettirmek için fazla zihinsel bedel ödenmesi gerekmiyor. Tepedekiler artık daha az düşünerek ve daha sığ olarak kolay ve varsıl yaşamanın konforunu keşfettiler. Düşünsel haz, düşünsel kıymet yaşamdan çıktı. What is the bottom line dude?* Bu yeni tip deruni olana hasım, “okuyup da âlim mi olacan lan” diyen sığlık yücelticilerine koldaş.

Bu yeni tip, tıpkı kutsal kitaplarda yazdığı gibi: onların gözleri kör, kulakları sağır ve kalpleri mühürlüdür.

Paçozluk böyle yükseldi/yükseliyor.

Eşref Alemdar
  
** What is the bottom line dude?: Aslanım (sen onu bunu bırak en nihayetinde) ben bu işten kaç para kar edecem?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder