Ne zaman Fidel’in
adı geçse, Fidel’imizin; ne zaman mutluluk sözcüğünü duysak, gelecek
günlerimizin; yaşanmamış en güzel günlerin umuduyla, aklımıza bu dizeler düşer,
Nazım’ın. Şairimiz, ustamız!
Nazım’ı
anmadığımız bir gün olabilir mi ki? Yüzlerce, binlerce dizesi, aklımızdan
çıkabilir mi?
Güncel
gelişmelerde de, hayata dair kadim meselelerde de tekrar tekrar ortaya çıkar Nazım.
İşyerinde, apartmanda, okulda, yaşadığımız hayata doğru açıdan bakmamızı
sağlayan penceremizdir bizim. Annelerin ninnilerinden spikerin okuduğu habere kadar, yürekte, kitapta ve sokakta, üstümüze üstümüze
gelen yalanlara karşı bilincimizdir. En karanlık günlerde yolumuzu şaşırmamızı
önleyen deniz fenerimizdir.
Oy kullanmaya mı
gideceksiniz, bir arkadaşınıza hediye mi alacaksınız, sevgilinize sürpriz mi
yapacaksınız… Bir harekete mi katılacaksınız, bir dostu mu eleştireceksiniz,
bir haksızlığa mı uğradınız…
Kararsız kaldığımızda,
karanlık günler yaşadığımızda, kaldırırız başımızı, o ışığa bakarız, o fenere
yöneliriz. Hiç kaybolmayız bu dünyada.
Pop kültürüne,
arabeske, magazinselleşmeye karşı direnirken de en güçlü kaynağımızdır Nazım. Önleyemedikleri,
yok edemedikleri Nazım’ı, kendilerine benzetme çabası boşunadır. Örneğin, hani şu
“Sen mutluluğun resmini yapabilir misin, Abidin?” dizesini alıp sahte
duygularla kullanırlar ya! Gülüp geçeriz.
İşte böyle bir 25
Kasım günü, Fidel’in ölüm yıldönümünde, Fidel’imizin; tam zamanıdır o şiiri
hatırlatmanın. 1961 Havana’sını gören, Küba seyahatinden dönen Nazım’ın,
dünyanın en güzel mutluluğundan söz ettiği o şiiri… Fidel’in adı geçen, içinde Fidel’in
yaşadığı en güzel şiirden birkaç bölüm:
sen
mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin
işin kolayına kaçmadan ama
gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil
ne de ak örtüde elmaların
ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolanan kırmızı balığınkini
sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin
1961 yazı ortalarında Küba'nın resmini yapabilir misin
çok şükür çok şükür bugünü de gördüm ölsem de gam yemem gayrının
resmini yapabilir misin üstat
…
bir
el gördüm Havana'nın 150 kilometre doğusunda deniz kıyısına yakın
bir duvarın üstünde bir el gördüm
ferah bir türküydü duvar
el okşuyordu duvarı
el altı aylıktı okşuyordu boynunu anasının
on yedi yaşındaydı el ve Mariya'nın memelerini okşuyordu avucu nasır
nasırdı ve Karayip denizi kokuyordu
yirmi yaşındaydı el ve okşuyordu boynunu altı aylık oğlunun
yirmi beş yaşındaydı el ve okşamayı unutmuştu çoktan
otuz yaşındaydı el ve Havana'nın 150 kilometre doğusunda deniz
kıyısında bir duvarın üstünde gördüm onu
okşuyordu duvarı
sen el resimleri yaparsın Abidin bizim ırgatların demircilerin ellerini
Kübalı balıkçı Nikolas'ın da elini yap karakalem
kooperatiften aldığı pırıl pırıl evinin duvarında okşamaya kavuşan ve
okşamayı bir daha yitirmeyecek Kübalı balıkçı Nikolas'ın elini
…
Fidel'in
sözleri gibi bereketli topraklarda şekerkamışı hızıyla fışkırıp
yeşerip ballanan umutların eli
…
mitralyözü
türküleştiren türküleri mitralyözleştiren el
yalansız hürriyetin eli
Fidel'in sıktığı el
ömrünün ilk kurşunkalemiyle ömrünün ilk kâadına hürriyet sözcüğünü
yazan el
…
mutluluğun
resmini yapabilir misin Abidin
*
Henüz yaşanmamış
günlerimizin bu en güzel sözleriyle, Fidel’in anısına saygılarımızı sunuyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder