1
Sabah güneşi
yıkıyorken sokakları, dolaştığımız her yere pişmanlık cümleleri kazılmıştı.
Ve kollarınız
uzamaktaydı kireçle boyanmış bir evin az sonra yıkılacak olan geçmişine.
2
Öğlene doğru,
dolaşırken şu bizim hep gittiğimiz yıkılmış evler sokağında
Baktık ki, sokağın
sonunda pis bir kumluk, hiç görmemiştik buralarda, olsa olsa tuhaf ve kopuk bir
rüya…
3
Tam da öğlen vakti,
durmuş seyrederken, bir eski pantolonu kaçıncı kere düzelten terzi amcayı
Pantolonun sahibine
baktık ve pantolonuna olan sadakatine de ayrıca dikkatle baktık…
4
Öğlenden sonra, uçurtmasını
uçmaya hazırlayan çocuğun arkadaşıyla da tanıştık viran yolda
Yıkılmış evlerin
tozu toprağı, kapısı bacası, hayırdır inşallah rüyası ve akıllara ziyan eczası
sinmişti üzerine.
5
Akşamüzeri,
yıkıntıların üzerine tenekeden kepenk gibi inen sıcak bir akşamüzeri…
Oturup soluklanmalı,
konuşmalı şimdi, vaktidir artık, oradan ve buradan konuşmalı. Dumanlı havadan
ve zehir zıkkım sudan konuşmalı.
6
Sonra uyumalı… Bu
dünyanın bütün hayal meyal laflarını, görünür görünmez insanlarını, yıkık dökük
hayatlarını ve kuşkonmaz ağaçlarını katarak rüyalara iki kişi ama, azıcık sere
serpe uyumalı.
Ender Macun
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder