Önce İnsan! - Gülcan Sural - Sevdalım Hayat

Katılımcı: gulcansural

Tarih: 2017 Ekim

Kitap: Huzursuzluk,Livaneli,2017 Ekim,154 sayfa

Tema: Özlem, merak, merhamet, sevmek, hırs...Hislerin insandaki etkileri.

Konu: Gazete haberinde  çocukluk arkadaşı Hüseyin’in Amerika’da, İslam düşmanı bir örgüt tarafından öldürüldüğünü gören gazeteci İbrahim, gündelik hayattan ve İstanbul’dan  soyutlanmak hevesiyle memleketi Mardin’e gider. Duydukları karşısında merakı artar ve araştırmaya başlar.
Hüseyin’in ölümüne sebebiyet verdiği için suçlanan Meleknaz’ı bulmaya çalıştıkça, insanlık tarihinin en korkunç olaylarından birini öğrenir. Öğrendikçe kendini ve içinde bulunduğu insanlığı sorgular. Hırsla bütünleşen bu duygular onu aslında kendine yani asıl kimliğine ulaştıracak diye düşünür.

Anlatım: Livaneli’nin kitaplarını okumak yürek ister. Sürükleyici, yalın bir dil ve yoğun anlatım... Kitabın son sayfasına gelince, yüreğiniz sorgulamaya ve vicdan muhasebesine başlar. Karakterleri kendi dilleriyle konuşturması olayın netliğini sağlarken, yoğun düşüncelere girmenize neden oluyor. Olayı anlatmıyor, yaşatıyor...
Mesela ben, hala Mardin’in topraklarında, kaybettiğim kendimi arıyorum.

Çağrışım:


Önce İnsan! 


“Bu dünya bir penceredir./Her gelen baktı geçti.” 

Haberlerde, sosyal medyada görmeye alıştığımız bir gerçeğin anlatıldığı bir romanda, ne yazık ki dünyanın bir pencere ve bizlerin de sadece izleyici olduğunu gördüm. Anladım ki, gerçekte yaşanmıyormuş gibi, başka bir dünyada rol yapan insanlar gibi izliyoruz onları.

Huzursuzluk’un sayfaları çevirirken kendi insanlığımı, kadınlığımı ve merhametimi sorguladım. Sorgularken ağladım... Ağlarken sordum:

- Neden ağlıyorsun? O insanlar ağlarken sen ‘Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın.’ tavrıyla sürdürmedin mi günlerini? Sende suçlusun!..

Zulmün olduğu bir dünyada bütün sessizler suçludur.

Din, dil, ırk, mezhep, renk ayrımı yapılan, insanı insan olduğu için değil, belirli kavramlarla değerlendiren bir dünyada barış istiyorum.

Adem’in çocukları Kabil ve Habil’i hatırlıyorum sonra...

Merhamet zulmün merhemi olamaz.”Acıma duygusu hiç bir yaraya merhem olmaz. Yarayı içten içe kanatarak hareseye dönüşür.

İyinin içindeki kötülüğe üzülme, Kötünün içindeki iyiliğe sevin...

Huzurlu, huzursuz bir toplumun herhangi bir bireyi olarak okuduğum romanın her sayfasında vicdan mahkemesi yaptım.

Yanlış bilinen dinler, dinsel değerleri kullanarak “Cennete bedava bilet” vaat eden bir örgüt, hiç bir bilgisi olmadığı halde, sadece kulaktan dolma bilgilere kendini inandırmış sözde din bilginleri...

“Yezidiler şeytana taparlar.” Kulaktan dolma bu yanlış bilgiye kendimi inandırmıştım çoktan. Çevremdeki bir kaç kişiye sorunca aldığım cevap da benimkiyle aynıydı.

Huzursuzluğun asıl amacı Ezidileri öğretmek değil elbette. Toplum olarak duyduğumuz her söze inanmamız. Yanı başımızda olan açlığı, sefaleti, eşitsizliği, özgürlüğü kısıtlanmış insanları görmemiz gerektiği.

“Geçmiş geçmiş” diye özlemle yad ettiğimiz eski günleri çarpıttığımız, geleceğe ışık olacak hiç bir şeyimizin kalmadığı, kapitalist duyguların insanlığı eline aldığı bir dönemin zehirli sarmaşıklarıyız.

İnsanı insan olduğu için değil din, dil, ırk, mezhep, zengin, fakir, “memleket” diye ayırarak değer veriyoruz maalesef.

“Memleket”i tırnak içine almamdaki nedense şöyle:

Seneler önce bir hastanede sıra beklerken, bir telaşla okuduğum kitaptan başımı kaldırıp,

- Sıram geçti mi? diye yanımdaki kadına sordum.

-Yok kızım. Bizden sonra sen gireceksin diyerek gülümsedi.

Yanındaki amca,

- Maşallah hastanede bile okuduğuna göre, kitap okumayı çok seviyorsun. Nerelisin sen?

-Evet çok seviyorum. Karslıyım.

-Kars’tan okuyan çıkmış mı? diye bıyık altı güldü. Hiç de benzemiyorsun. Annen,baban ikisi de mi Karslı?

-Evet. Annem de babam da Karslı dedim. Kars’tan okuyan çok var. Siz bilmiyorsunuz demek. 

Benim abim öğretmen, ablam hemşire dedim. Çok örnekler verdim ama kendisini inandırdığı teorisine az kalsın beni de inandıracaktı.

Ben Karslıyım, Edirneliyim, Diyarbakırlıyım, Maraşlıyım ama hepsinden önce ben bir insanım. Ve biliyorum ki etrafına güneş dağıtan insan için, güneş toplayanlarda var...

Gülcan Sural



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder