Düşünmek - Zafer Köse - Sevdalım Hayat
Düşünmek - Zafer Köse

Düşünmek - Zafer Köse

Paylaş

Düşünce, “dış dünyanın insan zihnine yansıması” diye tanımlanıyor sözlüklerde. Ama bu yansıma, basitçe ve kendiliğinden ortaya çıkmıyor. Verileri inceleyerek, bilgileri karşılaştırarak, olgular arasındaki ilişkileri dikkate alarak yürütülen bir üretim süreciyle gerçekleşiyor.

Açıktır ki, beyni kullanmanın her çeşidine “düşünmek” denemez. İnsanlar genellikle kafalarındaki doğruları kanıtlamak için bazı zihinsel etkinliklerde bulunuyor. Dinsel inancına kanıt geliştirmeye çalışıyorlar. Politik amaçla karşısındakini ikna edecek sözler arıyorlar. Eşiyle anlaşamadığı bir uygulamada veya işyerinde alınacak bir kararda görüşlerini kabul ettirmek için çırpınıyorlar. Aslında çoğu durumda, doğru bildiklerini kendine kanıtlamaya uğraşıyorlar.

Zihin özgür olmayınca, yaptığı şey sahibinin beklentilerini karşılamaktan ibaret kalabiliyor.

YOLA DÜŞMEK, DÜŞÜNMEK

“Düşünmek”, sıkça “görüş bildirmek” ile karıştırılıyor. “Pek düşünmeden görüş sahibi olma eğilimi” gibi bir açıklaması olabilir bu durumun. Başka birçok nedenden de söz edilebilir. Ve o nedenlerin nedeni… En temeldeki neden, artık algılanamaz derecede yaygınlaşmış ve kronik sorun haline gelmiş olan, insanlardaki “sahip olma” ihtirası mıdır acaba? Sonuçta “görüş” sahip olunan bir şey, “düşünmek” ise, bir etkinlik.

“Görüş”, bir yargıya varmış olmakla, fikir oluşturma sürecini tamamlamakla ilgili bir kavram. Neyin doğru, zararlı, güzel olduğuna dair kanaatlerinizdir, görüşleriniz.

Düşünmek ise “görüş”e giden yol, varacağınız yere doğru seyahat... Düşünürken amacınız elbette bir görüş geliştirmek, zihinsel yolculuğunuzu tamamlamaktır. Ama düşünce yolculuğuna, nerede ve nasıl olduğunu bildiğiniz bir mekâna gider gibi, zaten var olan bir görüşünüzü kanıtlamak için çıkamazsınız. Aslında sonsuz bir yoldur düşünmek. Nereye varacağınızı merak ederek, bunun tehlikesini göze alarak, bir serüvene atılarak düşünmeye başlayabilirsiniz.

Bütün gerçek yolculuklar gibi, düşünsel etkinliğinizin varacağınız noktayı yolculuğunuz belirler. Daha doğrusu, varacağınız nokta diye bir yer yoktur; ulaşacağınız hedefi, yolculuk sürecinde yaratırsınız. Yolculuğunuzu nasıl yaparsanız, ona uygun duraklara uğrarsınız.

SINIRLAR YIKILMAK İÇİN VAR

Yolculuğa başlamak için mutlaka bir ortam, bir yol gerekir. Düşünmeye başlamak için, elbette bazı dayanaklar, bazı kabuller gerekir. “Doğru” diye kabul ettiğiniz bir şeyler olmadan başlayamazsınız düşünmeye. Kafanızdaki kanaatler ve sahip olduğunuz fikirler sayesinde yola çıkabiliyorsunuz. Zihinsel bir seyahatin ilk hareketini, düşünmek kavramına aykırı olan bu sınırlamalar sağlıyor.

Aynı şekilde, düşünce yolunda ilerledikçe yeni görüşler, kanaatler edinirsiniz. Bunlar da düşünme etkinliğinizin sınırı haline gelebilir. Çelişkili biçimde, düşünmek, düşüncelerinize sınır yaratmak riskini beraberinde getirir.

Oysa düşünebilmek için sınırları reddetmeniz gerekiyor. Görüş ve bilgilerinizin hatalı olabileceğini, doğru olsa da ileride geçerliliğini yitirebileceğini, farklı bir açıdan bakmak gerekebileceğini kabul ettikçe, zihinsel yolculuğa devam edebiliyorsunuz.

Böylece, kafanızdaki sınırlar sayesinde, o sınırları aşarak yola devam edebilme fırsatı yakalıyorsunuz.

HEDEF DEĞİL YOL

Bildiklerinizin çok olması elbette bir avantajdır, ama ancak onları feda etme ve bilinmeze doğru yürüme cesaretiniz varsa, düşünme yeteneğiniz gelişebilir. Yani önceden belirlediğiniz bir sonuç olmaksızın verileri karşılaştırabiliyor, aralarında ilgi kurabiliyor ve o şekilde yönünüzü belirleyebiliyorsanız, güzel düşünebilirsiniz. Belki.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder