Katılımcı: Yeşim Yeşiloğlu
Kitap: Kırmızı
Pazartesi / Gabriel Garcia Marquez
Tema: Toplumsal duyarsızlık,
ikiyüzlü namus anlayışı.
Konu:
İşlenmesine engel olmadıkları için aslında herkesin suç ortağı olduğu bir
cinayeti anlatıyor.
Anlatım: Sonunu
bildiğiniz bir hikayeyi neden okursunuz? Bu cinayetin işleneceğini herkesin
bildiği halde, neden kimsenin engel olmadığını anlamak için heyecanla, hızlıca
okumanızı sağlayan akıcı bir dille yazılmış. Herkesin dışarıda ama herkesin
içeride olduğu bir kasabada beyaza en çok kırmızı yakışırken her ikisini de
kirletmeyi başaran insanların dünyasından birer parça sunuyor.
Çağrışım:
Önce "metres" sonra hizmetçi olan bir annenin aynı kaderi
paylaşmaktan korkan kızı ve bu korkularının haklı sebebi Santiago Nasar.
Konuşmamakta haklı olabilir Victoria. Bazen isyan etmez, karşı koymaz insan
bazen istese de yapamaz. Öyle bir suskunluk, öyle bir boyun eğmedir ki insanın
kalbini paramparça eder yumruklarını sıka sıka ağlatır. Belki de bu yüzden
sustu Victoria, daha sonra daha büyük ve acı bir suskunluğa esir olmamak için.
Herkes biliyor ölecek Santiago, herkes biliyor ama hayatına devam
ediyor.
Birileri iyi kısmet arıyor. İyi kısmet; "yakışıklı, aklı
başında ve zengin." Hayal yok, sevmek sevilmek, mutlu yarınlar, anlamlı
hayatlar yok. Bu yüzden "Aşk da öğrenilir." Aşık olmak sadece romanların
anlattığı bir efsane.
Birileri içkisini içmeye devam ediyor. Sarhoşluk, ah tatlı
sarhoşluk. Olmak istediğin kişiymişcesine konuşabildiğin, olmayanı olduran
sarhoşluk. Belki de korkuyla saklanan sırların kilidini de açabilir bu
sarhoşluk. O sırada gözleri kör kulakları sağır yaptığındandır belki, fark
edilmez açılan kilitler. Sen söylersin söylersin, duyulmaz, ama söylemişsindir.
İkizler kilidi açmak için sarhoş olmayı bile beklemediler, ama bütün kasaba
sarhoş rolü yapmak istemişti, ne gelir elden!
“Siz gençler insanın yüreğinin nedenlerini anlamıyorsunuz”.
Anlatmadı ki büyüklerimiz. Onların gittikleri yoldan gitmemizi, onların
düşündükleri gibi düşünmemizi onların yaşadığı hayatları yaşamamızı istediler.
Onlar sorgulamadığı için biz de sorgulayamaz, onlar sevmediği için sevemezdik.
Nasıl ki ayarlanmış evliliklerin kuklası oldularsa aynısını beklediler bizden. Karşı
çıkanları kirlettiler kırmızıyla, kırmızının da ellerinde kirlenmesine aldırış
etmeden.
“Her zaman ölüden yana olmak gerek.” Kirlenmesin kırmızı da beyaz
da, taraf olmak zorunda kalmayalım çiçeklerle mavi kelebeklerin yuvasına.
Heyhat dualar kabul olur mu hiç! Olmadı, olmayacak da. Dua etmeyi bırakıp
dur demedikçe kırmızıyı kirletenlere, beyazlar da kırmızılar da kirlenmeye devam
edecek. Suçlu sadece bıçağı tutan eller değil, aynaya bak suçlu dudakları
mühürlü sen, suçlu suskunluk yemini etmiş sen, suçlu sen ve senle birlikte
konuşmayan ben. Ama olsun ölülerden yana olmak da kurtarır seni ve beni, kim
bilebilir ki ışıl ışıl parlayan o bıçağı almak için yerimizden kıpırdamadığımızı!
Yeşim Yeşiloğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder