Komşular - Asiye Açar - Sevdalım Hayat
Komşular - Asiye Açar

Komşular - Asiye Açar

Paylaş

Komşular… Dünyanın belki aynı karede asla buluşamayacak karakterleriyle, kapıları karşılıklı  evlere  oturup birbirimize en yakın insanlar haline geliriz bazen. En mahrem kavgalarımızı duyar onlar. Çocuklarımızın, misafirli günlerimizin gürültüsünü  çekerler.

Dedikoducu, yardımsever, suratsız, nazik, çeşit çeşittirler. Her ne kadar kimseyi hayatımıza karıştırmak istemesek de, bir bakmışız bir tutam maydanoz için kapılarını çalmışız ya da çocuğumuza "Ben evde olmazsam Selma teyzenin ziline bas” demişiz.

***
Annem hemşireydi. Saat 5'te işten yorgun argın gelir, mutfağa girip yemek yapmaya koyulurdu. Komşumuz Safiye teyze “Ayşeeee Ayşeee!” diye sokağın karşısındaki evinin penceresinden bağırırdı. Annem beni balkona yollarken “Bak bakiim Safiye teyzen ne diyecek?” derdi.

Böyle bir akşam balkona çıkıp “Efendim Safiye teyzeee?” diye  bağırdım. Safiye teyze “Annene söyleyiver de gelip bi iğnemi yapıversin!”


Annem  o kadar işin gücün arasında; sıcak yemek sevmeyen, dinlenmiş yemek isteyen babam gelecek, çocuklar birazdan aç bilaç eve toplaşacaklar, daha çamaşırı, bulaşığı… “Yahu çağrılacak zaman mı şimdi? "diye söylenerek ama Safiye teyzeyi de kırmayarak gitti. Sonradan bana anlattığına göre, gidince görmüş ki, Safiye teyze çayı hazırlamış annem, bekliyor. İğne falan yokmuş. “Çay içelim desem gelmezsin, iğneye çağırdım ben de.” diye açıklamış anneme. “Otur da dinlen biraz, bahaneyle sohbet edelim. İğneye gitti derlerse hem kimse çağırmaz seni!"

Safiye teyze… Yaşıyorsa Allah selamet versin, öldüyse Allah rahmet eylesin.

***
Dursun teyze. Çenesinde yeşil yeşil dövmeleri olan, Türkçe'yi zar zor konuşan, bir gözü kayık tam karşı komşumuzdu. Pencereden sokağı izlerken uyuyakalırdı. Hayırsız oğulları vardı. Ne yaptı etti hepsini evlendirdi de ev yuva sahibi oldular. Annem işten eve gelir gelmez çat kapı çıkıp gelirdi.

Akşam hengamesi içinde, annem daha üstünü değiştirmeden mutfağa girmiş aceleyle yemeği ocağa koyma peşindeyken, Dursun teyze gelince, onunla biraz oturup hoşbeş etmek zorunda kalıyordu. Alıp onu da mutfağa oturtuyor, sonra yemeğini yapmaya başlıyordu. Aklında onca konu, dikkatini yaptığı işe vermekte zorlanıyordu; adam gelecek birazdan diye aklından geçiriyordu mutlaka. Bir yandan üniversitedeki oğlan para istemiş, onu düşünüyor, diğerini işyerinden şikayet etmişler, annemin kafa bi dünya…

Böyle günlerde Dursun teyze gidince annem söylenirdi “Yahu tam bu zamanda çıkıp geliyor Dursun hanım da. Ben onun gibi gün boyu evde miyim, telaşım  oluyor benim!” Ama bunu Dursun teyzeye sezdirmezdi, o da sık gelirdi bize.

Bazen yatılı okuldan çıkıp gelirken, sürpriz yapmak için haber vermeden eve giderdim. Yol boyunca hep aklımda Dursun teyze olurdu, “acaba eve girince onu mutfakta mı göreceğim” diye düşünürdüm. Annemin söylenmelerini de defalarca duyduğum için, onun Dursun teyzeyi sevmediğini tahmin ederdim.

Bir gün Dursun teyze öldü dediler. Çocukluğumun Dursun teyzesi. Benim için bile şoktu. Annem çok ağladı. Annemi ilk kez o kadar ağlarken gördüm. "Arkadaşımı kaybettim, o benim arkadaşımdı" dedi. "Dertleşiyorduk, sırdaşımdı o benim".

Allah rahmet eylesin.Hala Dursun teyze aklıma gelince ben de ağlamaya başlarım.. 

***

Çok şükür her gittiğim yerde güzel komşularım olmuştur. Belki ben de iyi komşuydum bilmiyorum. Çünkü annem komşuluğa değer verirdi. “Kızım selam ver, o zaman düşman olmazsın” derdi. Hep kulağıma küpedir. Konya Seydişehir'de, Bitlis'te, Eşme'de görev yaptığım dönemlerde neredeyse aile olduğumuz komşularım vardı.

Şimdi İzmir'de de bu yazıya konu olan komşum Fatma teyze var. Eşinden ayrılmış çocuk bakarak geçimini sağlamakta. Arada birbirimize yemek götürürüz. Çay kahve de içeriz ama son zamanlarda hep çağırmasına rağmen gidememiştim. Çocukların okul telâşı, kendi işimiz, eve gel yemek, temizlik, çocukların ödevleri… E, hafta sonu da kendimize göre plan yapıyoruz. Derken derken ben bir türlü onun  çay kahve davetini kabul edemiyorum.

Bir gün marketten geldim, elim kolum dolu. Çantayı arıyorum arıyorum anahtar yok. Eşim 1-1,5 saate gelecek ama poşetimde kıyma var, bozulacak diye kaygılanıyorum. Hiç düşünmeden Fatma teyzenin ziline bastım. Onun da misafiri varmış. “Merhaba Fatma teyze sen de kalabalıkmışsın ama misafir kabul eder misin?” dedim.

“Biz de tam çıkıyorduk” dedi. Ama bi yandan da “Olsun olsun gel, anahtarı bırakırım kapıyı çeker gidersin, otur kendi evin gibi.” Diyor, “Aç mısın?” diye sorup zeytin peynir çıkarıyordu. Bir yandan “Gelmezsin gelmezsin olmayacak zamanda işte böyle gelirsin!” diye giydiriyordu. O kadar içte konuşuyordu ki, sitem etmesinin nedeni hiçbir şekilde ona rahatsızlık vermem olamazdı; tersine, benimle görüşmek istemesinden kaynaklı, “uygun zamanda gelseydin de rahatça görüşseydik” anlamında sözlerdi onlar. Utandım. Bu kadar zaman bir yarım saat ayırıp ziyaret etmedim veya onu davet etmedim diye. Oysa kapıda kalınca tek aklıma gelen komşum oydu. Beni dışarıda bırakmayacağını biliyordum.

Bu kadar güvendiğimiz, sevdiğimiz, külüne muhtaç olduğumuz insanlara niye hiç özen göstermeyiz?



Asiye Açar



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder