Komşular… Dünyanın belki aynı karede asla
buluşamayacak karakterleriyle, kapıları karşılıklı evlere oturup
birbirimize en yakın insanlar haline geliriz bazen. En mahrem kavgalarımızı
duyar onlar. Çocuklarımızın, misafirli günlerimizin gürültüsünü çekerler.
Dedikoducu, yardımsever, suratsız, nazik, çeşit
çeşittirler. Her ne kadar kimseyi hayatımıza karıştırmak istemesek de, bir
bakmışız bir tutam maydanoz için kapılarını çalmışız ya da çocuğumuza "Ben
evde olmazsam Selma teyzenin ziline bas” demişiz.
***
Annem hemşireydi. Saat 5'te işten yorgun argın gelir, mutfağa
girip yemek yapmaya koyulurdu. Komşumuz Safiye teyze “Ayşeeee Ayşeee!” diye
sokağın karşısındaki evinin penceresinden bağırırdı. Annem beni balkona yollarken
“Bak bakiim Safiye teyzen ne diyecek?” derdi.
Böyle bir akşam balkona çıkıp “Efendim Safiye
teyzeee?” diye bağırdım. Safiye teyze “Annene söyleyiver de gelip bi
iğnemi yapıversin!”
Annem o kadar işin gücün arasında; sıcak yemek
sevmeyen, dinlenmiş yemek isteyen babam gelecek, çocuklar birazdan aç bilaç eve
toplaşacaklar, daha çamaşırı, bulaşığı… “Yahu çağrılacak zaman mı şimdi?
"diye söylenerek ama Safiye teyzeyi de kırmayarak gitti. Sonradan bana anlattığına
göre, gidince görmüş ki, Safiye teyze çayı hazırlamış annem, bekliyor. İğne
falan yokmuş. “Çay içelim desem gelmezsin, iğneye çağırdım ben de.” diye
açıklamış anneme. “Otur da dinlen biraz, bahaneyle sohbet edelim. İğneye gitti
derlerse hem kimse çağırmaz seni!"
Safiye teyze… Yaşıyorsa Allah selamet versin, öldüyse
Allah rahmet eylesin.
***
Dursun teyze. Çenesinde yeşil yeşil dövmeleri olan,
Türkçe'yi zar zor konuşan, bir gözü kayık tam karşı komşumuzdu. Pencereden
sokağı izlerken uyuyakalırdı. Hayırsız oğulları vardı. Ne yaptı etti hepsini
evlendirdi de ev yuva sahibi oldular. Annem işten eve gelir gelmez çat kapı
çıkıp gelirdi.
Akşam hengamesi içinde, annem daha üstünü
değiştirmeden mutfağa girmiş aceleyle yemeği ocağa koyma peşindeyken, Dursun
teyze gelince, onunla biraz oturup hoşbeş etmek zorunda kalıyordu. Alıp onu da
mutfağa oturtuyor, sonra yemeğini yapmaya başlıyordu. Aklında onca konu,
dikkatini yaptığı işe vermekte zorlanıyordu; adam gelecek birazdan diye
aklından geçiriyordu mutlaka. Bir yandan üniversitedeki oğlan para istemiş, onu
düşünüyor, diğerini işyerinden şikayet etmişler, annemin kafa bi dünya…
Böyle günlerde Dursun teyze gidince annem söylenirdi “Yahu
tam bu zamanda çıkıp geliyor Dursun hanım da. Ben onun gibi gün boyu evde
miyim, telaşım oluyor benim!” Ama bunu Dursun teyzeye sezdirmezdi, o da sık
gelirdi bize.
Bazen yatılı okuldan çıkıp gelirken, sürpriz yapmak
için haber vermeden eve giderdim. Yol boyunca hep aklımda Dursun teyze olurdu,
“acaba eve girince onu mutfakta mı göreceğim” diye düşünürdüm. Annemin
söylenmelerini de defalarca duyduğum için, onun Dursun teyzeyi sevmediğini
tahmin ederdim.
Bir gün Dursun teyze öldü dediler. Çocukluğumun Dursun
teyzesi. Benim için bile şoktu. Annem çok ağladı. Annemi ilk kez o kadar
ağlarken gördüm. "Arkadaşımı kaybettim, o benim arkadaşımdı" dedi. "Dertleşiyorduk,
sırdaşımdı o benim".
Allah rahmet eylesin.Hala Dursun teyze aklıma gelince
ben de ağlamaya başlarım..
***
Çok şükür her gittiğim yerde güzel komşularım
olmuştur. Belki ben de iyi komşuydum bilmiyorum. Çünkü annem komşuluğa değer
verirdi. “Kızım selam ver, o zaman düşman olmazsın” derdi. Hep kulağıma
küpedir. Konya Seydişehir'de, Bitlis'te, Eşme'de görev yaptığım dönemlerde
neredeyse aile olduğumuz komşularım vardı.
Şimdi İzmir'de de bu yazıya konu olan komşum Fatma
teyze var. Eşinden ayrılmış çocuk bakarak geçimini sağlamakta. Arada
birbirimize yemek götürürüz. Çay kahve de içeriz ama son zamanlarda hep
çağırmasına rağmen gidememiştim. Çocukların okul telâşı, kendi işimiz, eve gel
yemek, temizlik, çocukların ödevleri… E, hafta sonu da kendimize göre plan
yapıyoruz. Derken derken ben bir türlü onun çay kahve davetini kabul
edemiyorum.
Bir gün marketten geldim, elim kolum dolu. Çantayı
arıyorum arıyorum anahtar yok. Eşim 1-1,5 saate gelecek ama poşetimde kıyma
var, bozulacak diye kaygılanıyorum. Hiç düşünmeden Fatma teyzenin ziline
bastım. Onun da misafiri varmış. “Merhaba Fatma teyze sen de kalabalıkmışsın
ama misafir kabul eder misin?” dedim.
“Biz de tam çıkıyorduk” dedi. Ama bi yandan da “Olsun
olsun gel, anahtarı bırakırım kapıyı çeker gidersin, otur kendi evin gibi.” Diyor,
“Aç mısın?” diye sorup zeytin peynir çıkarıyordu. Bir yandan “Gelmezsin
gelmezsin olmayacak zamanda işte böyle gelirsin!” diye giydiriyordu. O kadar
içte konuşuyordu ki, sitem etmesinin nedeni hiçbir şekilde ona rahatsızlık
vermem olamazdı; tersine, benimle görüşmek istemesinden kaynaklı, “uygun
zamanda gelseydin de rahatça görüşseydik” anlamında sözlerdi onlar. Utandım. Bu
kadar zaman bir yarım saat ayırıp ziyaret etmedim veya onu davet etmedim diye. Oysa
kapıda kalınca tek aklıma gelen komşum oydu. Beni dışarıda bırakmayacağını
biliyordum.
Bu kadar güvendiğimiz, sevdiğimiz, külüne muhtaç olduğumuz insanlara niye hiç
özen göstermeyiz?
Asiye Açar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder