Daniel Brühl ve Chris Hemsworth'u bir araya getiren film 1970 'li yılların iki büyük Formula 1 pilotunun tatlı-sert başlayan sonrasında ise dostluğa dönüşen rekabetini anlatıyor.
Üç kez dünya şampiyonu olan Niki Lauda ve Lauda'nın yarıştan çekilmesi ile dünya şampiyonu olan James Hunt'ın hayranlık, üzüntü, heyecan ve daha pek çok karışık hissiyata kaptıran hikayesi.
Kimileri için sadece bir iş olabilirken Lauda için F1 "bir hayali yaşamak"tı. Belki de bu yüzden ölümle burun buruna gelmesinin üzerinden 6 hafta geçmeden piste geri döndü. Hayali için çaba harcadı, hayali için korkularını yendi. Tekrar pistlere döndü ve tekrar şampiyon oldu.
Hunt için de bir hayali yaşamaktı elbet ama kimimiz hayallerine erken kavuşmamalı- devam edebilmek için. Hunt dünya şampiyonu olduktan iki yıl sonra F1 'i bıraktı. Hızlı yaşadı hızlı öldü sözünün hakkını verdi ve 45 yaşında zirvesini de gördüğü hayata kalp krizi yüzünden veda etti.
Tam anlamıyla zıt hayatlar yaşayan ve farklı hayat felsefeleri olan Lauda ve Hunt'ın birbirlerine olan saygısı o kadar derindi ki bu iki ezeli rakip dost olabildi. O yüzden Hans Zimmer Lost But Won derken haklı!
Film boyunca bize eşlik eden "Lost But Won" parçası filmin temel mesajını verdiği gibi sanırım senaristin yaşatmak istediği tüm duyguları da iliklere kadar işletiyor. Hadi beraber bir yarış izleyelim :)
 |
| Lauda ve Hunt |
 |
| Lauda ve Hunt |
 |
| Daniel Brühl |
 |
| Chris Hemsworth |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder