Metropol Sürgünlerini Görmek - Zafer Köse - Sevdalım Hayat
Metropol Sürgünlerini Görmek - Zafer Köse

Metropol Sürgünlerini Görmek - Zafer Köse

Paylaş

Küçükarmutlu’dan Gazi Mahallesi’ne geçiyorsunuz. Sonra Dikmen, Kadifekale...

Gülşen İşeri buraları o kadar iyi anlatıyor ki, başka şehirlerin hiç anlatılmayan sokakları da bildiğiniz yerlere dönüşüyor. Bir anda yüz binlerce insanın farkına varıyorsunuz.


Metropol Sürgünlerini Görmek


Memleketin birçok yerinde “kentsel dönüşüm” dedikleri şeyler yaşanıyor. 
***

Sabırsızlık duygusu veren jenerik müziğinin peşinden haberler başlar:

“Sayın seyirciler, dünyada milyarlarca olay yaşandı bugün. Her birinizin hayatına etkisi olan çok sayıda gelişme var. Bunlardan hangilerinin size ulaşacağını kararlaştırıp karşınıza çıktık.”

“Haberler”in sizin dünyanızın dışındaki bazı olaylar biçiminde algılanmasını artık kanıksamışsınızdır.

“İki politikacı birbiriyle atıştı. Biri, diğerine hırsız dedi. Öbürü de yalancı diyerek karşılık verdi.”

“Bugün öğleden sonra, iki yeni pop şarkıcısı piyasaya çıktı. Çok meşhur oldular!”

“Bir belediyenin ekipleri, polis eşliğinde birkaç gecekonduyu yıktı. Orada yaşayan insanlar görevlileri engellemeye çalıştı. Yüzleri maskeli birileri de katıldı bu direnişe.”

Siyaset denen şey de sizinkinden başka bir dünyada yaşanmaktadır. Bir tür politika yıldızı olan bazı yaşlı adamların veya kadınların birbirleriyle atışmalarından veya anlaşmalarından ibarettir o iş.

“Bir devlet başkanı bizimkini ziyaret etti. Bizimki de onu karşıladı. Bu arada, borsada bazı hisse senetleri alındı ve satıldı.”

“Bir futbol takımı bir diğerini yendi”

“Hava yarın da aynen bugünkü gibi olacak.”

“Yarın farklı kıyafetlerimizle ve farklı sözcüklerle yine haberleri sunacağız. İyi akşamlar.” 

***
Haberlerden sonra, uyku saatine kadar oyalanmalısınız. Sehpanın üzerindeki kitaba uzanıyorsunuz. “Metropol Sürgünleri”, bir röportaj kitabı.

Açıp birkaç sayfasına bakmaya karar veriyorsunuz. Sonra birkaç sayfa daha. Sayfalar peş peşe ilerliyor.

Sizi alıp bambaşka dünyalara götürüyor kitap. Hemen yanı başınızdaki, yakınınızdaki, çevrenizdeki dünyalara. Her gün önünden, hatta bazen içinden geçtiğiniz o sokaklara. Bambaşka bir gözle bakıyor, her gün karşılaştığınız birçok insanı tanıyorsunuz.

Küçükarmutlu’dan Gazi Mahallesi’ne, oradan Sarıgazi’ye geçiyorsunuz. Tarlabaşı, Balat, sonra Ankara’nın Dikmen’i, İzmir’in Kadifekale’si...

Buraları o kadar iyi tanımaya başlıyorsunuz ki, kitapta hiç anlatılmayan şehirlerin, hiç anlatılmayan sokakları da bildiğiniz yerlere dönüşüyor. Bir anda yüz binlerce, milyonlarca insanın farkına varıyorsunuz.

Evinin yıkılmasına karar verilmiş bir teyzeyle tanışıyorsunuz oralarda. Seviyorsunuz onu.

A, evet, az önce buna benzer bir haberle karşılaşmıştınız! Neden o haber size hiçbir şey ifade etmemişti de şimdi böyle etkilendiniz?

Bir sayfa daha çevirince yüreğiniz burkuluyor. Okulda öğretmeni resim ödevi verdiğinde panzer ve kaçan insanlar çizen Oğulcan’ın sesini duyuyorsunuz. Küçük çocuk, mahallesinde sıkça gördüğü panzerlerden söz ediyor, yazar ablasına. Gülerek, eğlenceli hareketlerle, araçların nasıl su sıktığını, insanların nasıl kaçıştığını anlatıyor.

***
Sadece metropollerdeki sürgün hayatları değil, habercilikle, röportajcılıkla ilgili gerçekleri de kavrıyorsunuz.

Bir kez daha anlıyorsunuz ki; haber bir iletme işidir, röportaj ise yaratma. Ve gerçekliğe, ancak bir yaratma süreciyle ulaşılabiliyor.

Ünlü birini bulup sorular sormak ve bunları diyaloglar halinde alt alta yazmak değilmiş demek ki röportaj. Bir edebiyatmış. Farklı hayatların, bölgelerin, insanların anlatıldığı, yazarın bakış açısıyla zenginleşen bir anlatı türü. Bir ustalık işi.

Ev demenin komşu demek olduğunu, mahallenin çocukların oynaması anlamına geldiğini, kentsel dönüşüm kandırmacasını... Artık öncekinden faklı bir açıyla bakabiliyorsunuz: Memleketin birçok yerinde “kentsel dönüşüm” dedikleri şeyler yaşanıyor.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder