Kırmızı Pazartesi Üstüne - Zerrin Toğral - Sevdalım Hayat
Kırmızı Pazartesi Üstüne - Zerrin Toğral

Kırmızı Pazartesi Üstüne - Zerrin Toğral

Paylaş
 


Katılımcı: Zerrin Toğral

Tarih:  30.11.2017

Kitap: Kırmızı Pazartesi

Tema: Önyargı, sorgulamadan yargılama, sağduyudan uzak davranışların ortaya koyduğu katlanarak artan acı üstüne acı  (Otopsi, Nasar kapıya koştuğunda annenin kapıyı sürgülemesine izin veren ve susan anlayış). 

Konu: Kanıksanmış ortamlardaki “meslek körlüğü”ne benzer biçimde yaşam körlüğüne dönüşmüş hayatların bekaret, zenginlik, toplumsal önyargılar, dini inançlar, para, kimin koyduğu bilinmez kurallar üzerinden anlatımı.

Anlatım: Tesadüf, önyargı, çaresizlik, vurdumduymazlık, bencillik gibi duygular; yaşam ve ölüm arasında şahane vurgulanmış. İyi düşünülmüş betimlemeler, göze batacak davranışların fark edilmeyişleri, ifade biçim ve yerleri çok iyi seçilmiş. 

Çağrışım:

Kitabın sürükleyici kurgusundan söz etmeye, sondan başlamak geliyor içimden. 

Raporun 382. sayfasının kenarına kırmızı mürekkeple bir yargı daha yazılmıştı: kader bizleri görünmez kılar. 

İkizlerden birinin, cinayeti işledikten sonrası için ifadesinde; "sanki dörtnala giden bir atın sırtındaymışım gibi hissediyorum kendimi" deyişi. Burada kahrolası bir yargıya teslim olma ve bu teslimiyet dolayısıyla teselli bulma durumu var. Bıçak darbelerine rağmen Nasar'ı hiç devrilmeyecek gibi hissedişlerinde ise, bu sefer de duydukları korkudan dolayı bir teselli bulma.

Santiaga Nasar'ın kendisini öldüreceklerini anladığındaki telaşlı, şaşkın, evinin yolunu bulamaz halini okurken, gidip onu oradan çekip alıvermek geçti içimden. Neden cep telefonu yok dedim. Sanki olsa ne olacaktı, onca saçmalık içinde. Sonra annesinin kendisine söylenmiş yalanlar içinde kapıyı sürgüleyivermesi büyük acı ve umutsuzluktu. 

Ya cinayet sonrası otopsi ile ilgili arka arkaya genel acımasızlıklara ne demeli? Tüm duyarsızlıkların üzerine bir de bu, ağır geliyor insana. Utanç ve kötülükler zinciri, “namus davası” denilen yerden başlıyor.

Bir de; gelinin ortaya attığı ne olduğu bilinmeyen yalan, sırdaşlarının suskunluğu. 
Tüm bunlar  bir yaşamın hak etmediği acılar.

Umut bulmak istiyorum bir yerlerde. Yok. İkizlerin çaresizliği, yardım edin der gibi hareket edişleri bile karşılık bulmuyor. O tanıdık “üç maymun oyunu” devam ediyor.

Sait Faik, her şeyin bir insanı sevmekle başladığını söyler, Marquez de her şeyin sorgulanmayan törelerle bittiğini anlatıyor.

Zerrin Toğral


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder