Katılımcı: asiyecr/Asiye
Açar
Tarih: 23
Kasım 2017
Kitap: Kırmızı
Pazartesi, Marquez
Tema: İki erkek kardeş düğün gecesi bakire olmadığı
gerekçesiyle eve gönderilen kız kardeşlerinin beyanı üzerine, onu kirlettiğini
düşündükleri Santiago Nasar'ı öldürürler. Bu cinayetin ileneceğini herkes
bilmektedir, aslında kimse pek doğru da bulmamaktadır, fakat engellemek için
kimse bir şey yapmaz.
Anlatım: Bir
çeviri olmasina rağmen çok akıcı bir dil.Cinayet romanın en başında işleniyor
ama muhteşem kurguyla varacağı yeri de merak ediyorsunuz.
Çağrışım:
Allah
kuru iftiradan korusun derler.
Dünyanın
bir ucunda bir kasabada yaşanan acıların hikayesi, bizim memlekette yaşanan
gerçeklere ne kadar benzer…
Dün
göçmenlerle ilgili bir fotoğraf gördüm. Gece yarısı işlek bir yol kenarında
birbirine sokulmuş kartonlar üzerinde uyuyakalmış iki çocuk. Biri belki 9 öteki
4-5 yaşlarında. Unutamadim, gece yatarken bile aklımdaydı.
Karısını
dövenler, boşanmak isteyen karısından intikam almak için çocuklarını
öldürenler, boşanmaların %80'inin sebebinin aile içi cinsel istismar olduğunu
gösteren anketler, dehşetler, felaketler, çaresizlikler... Ve bunlardan
beslenen medya; ne kadar acı varsa o kadar okunma, o kadar beğeni...
Yahu
yok mu bir üvey babanın şevkatle sevdiği, başarılı olması için elinden geleni
yaptığı küçük bir kızın hikâyesi? Yatalak karısına bakan bir kocanın, evlilik
dışı hamile kalıp kürtaj olmak isteyen bir genç kıza sahip çıkan delikanlı bir
erkek kardeşin hikayesi?
Var,
biliyoruz! Hayatımızda var, etrafımızda var. Görüyoruz duyuyoruz. Boşanıp baba
evine dönmüş çoluklu çocuklu kızına evini tekrar açan, hüzünle içi titreyen
komşu Salih amcamız var, aşure ayında önce birinci katta yalnız yaşayan kavgacı
kadına aşure götüren "ona şimdi hiç götüren olmaz" diye düşünen
annemiz var…
Peki
niye bunlar bizim televizyonlarda ya da facebook postlarımızda yok? Çünkü Santiago Nasar'ın öldürüleceğini bilip de hiç
bir şey yapmayan halkız biz.
Herkesin
yaptığını yapıyoruz. Birimizin yapacağı ufak bir hareketin fark yaratacağını
bilmiyoruz.
Görmediği
bir tanrıya inanan insanların gözlerinin önündeki eşcinsellere inanmaması
mesela. Herkes görmezden geliyor, biz de görmezden geliyoruz. Oysa çocuğumuzun
en sevdiği öğretmeninin eşcinsel olduğunu adımız gibi biliyoruz.
Ya
da yıllardır aynı evin içinde birlikte yaşadığı köpeği öldürülünce feryat eden
insanı duymayışımız. Herkes küçümsüyor ya hayvan haklarını, biz de
küçümsüyoruz. "Her şey bitti de bu mu kaldi!" diyoruz. Ufak bir
paylaşımı, küçük bir desteği esirgiyoruz. "Bize dokunmayan yılan bin
yaşasın" diyoruz.
Nitekim,
katiller bile böyle bir uyarı beklerken "Durun hele ne yapıyorsunuz
siz!” diyen babacan biri, üstüne vazife bilip el atmadığı için… Pisi pisine
öldürdüler Santiago Nasar'ı.
Asiye
Açar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder